Bozcaada'da evi olan ve yaz aylarında adayı sıkça ziyaret eden ünlü komedyen Ata Demirer, arkadaşımız Şirin Manolya Sak ile keyifli bir söyleşi yaptı. Yeni projelerini de anlatan Demirer, adayla ilk tanışma hikayesini değindi ve adanın geleceğine yönelik kaygılarını da paylaştı.

Şirin: Merhaba Ata, öncelikle bana vakit ayırdığın için teşekkür ederim. Bu günlerde çok yoğun çalışıyorsun çünkü yeni bir film projen var. Yeni filmin hakkında bilgi verebilir misin?

Ata: Ben 2000 yıllarında ‘Korsan TV’ diye bir komedi program yapıyordum, orada Niyazi Gül diye bir veteriner karakterim vardı ve şimdi ona bir uzun metraj yazıyoruz. Veteriner hocası Niyazi Gül'ün at yarışlarında yaşadığı maceralarla ile ilgili bir hikaye olacak. Niyazi Gül tamamen akademik bir veteriner karakteridir ve aynı zamanda komik bir adam. Kendisi üniversitede hocalık yapan ve at yarışlarıyla başı derde giren bir insan. Diğer filmleri yani ‘Berlin Kaplanı’ ve ‘Eyvah Eyvah’ı çeken Hakan Algül çekecek yine filmi, işte bu da benim beşinci hayata geçirdiğim projem olacak. Yeni filmimin ismi ‘Niyazi Gül - Büyük Tehlike’ olacak ve 4 Ocak'ta İzmir’de çekimlerine başlayacağız. Filmi mayıs ayında vizyona sokmaya çalışıyoruz. Normalde Türkiye’de film yazın vizyona girmiyor genelde kışın oluyor ama belki biz ilginç bir şey yapıp yazın sokabiliriz.

TÜRK SİNEMASI İYİ YERLERE GELECEK

Şirin: Yeni filmi daha ayrıntılı konuşmaya devam etmeden önce biraz Türk sinemasını konuşalım seninle... Türkiye’de son yıllar çekilen filmlerde bir kalite gelişmesi var mı, uluslararası filmlerle eş değer mi sence?

Ata: Sinemacıyım, uzman değilim ama benim fikirlerim şöyle; 1950 ve 60'lı yılların Fransız ve İtalyan müziğinden etkilenip ve şarkıların üzerine Türkçe sözleri yazılıp Türk pop müziği yaratıldıysa Türk sinemasının da aynı yıllarda yabancı filmlerden uyarlama çeşitli melodramlarını falan gördük. Yeşilçam'da bunun örnekleri gördük ama özgün işler de var. Metin Aksan'ın ve Yılmaz Güney'in filmleri gibi esintiler var. Sinemanın kimlik kazanma işlemi özellikle 1990’dan sonra bağımsız sinema ve sanat sinemasıyla çok yüksek bir seviyeye çıkıyor. Türkiye’deki şu an Fatih Akın, Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu gibi birbirinden değerli çok önemli sinemacılar gibi aynı zamanda bağımsız genç sinemacılar yetişiyor ve ben kendimizi bulduk diye düşünüyorum. Benim yerim ise komedi sineması ve Türk komedi sineması. Baştan güçlü olduğunu düşünüyorum, örneğin; ‘Hababam Sınıfı’, ‘Tosun Paşa’ gibi filmler... Şimdiki yıllarda da yeni yapılan komedi sinemasından güzel ve başarılı örnekler var. Türk sineması iyi yerde daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum ben.

Şirin: Tekrar senin yeni projeni konuşalım. Filmde anlatılan veteriner Niyazi Gül hikayesini ve onun yaşadığı maceraları nasıl yaratıyorsun? Fikirlerini, esprileri nasıl buluyorsun?

Ata: Bu filmdeki karakteri yani veteriner Niyazi Gül'ü zaten yıllar önce yaratmıştım. Buna nasıl macera yaşattırsam keyifli olur diye uzanıyorum ofisimde ve düşünüyorum. Yani mizahi bakış onun cevabı ama o bakış öğretilen bir şey değildir içten neşe geliyor yani birine şaka yapmak gibi. Sen kendin yarattığın karaktere şakalar yaratmaya başlıyorsun. Bu adamın başına şöyle bir şey gelse çok komik olur gibi düşünüp bir orta sekans buluyorsun ve ilerliyorsun.

BOZCAADA, ALAÇATI GİBİ OLMAYA BAŞLADI

Şirin: ‘Niyazi Gül - Büyük tehlike’ filminin çekimlerini İzmir’de yapacaksın. Peki, Bozcaada’nın sonraki projelerde ve özel hayatında bir rolü olacak mı?

Ata: Yeni filmin hikayesi İzmir’de geçecek çünkü ‘Hipodrom İzmir’ var. At yarışlı sahneler çok var. Bozcaada’ya özel bir sevgim var, ilk kez 1988 yılında balık tutmak için geldim. Dalmak ile ilgili bir merakım vardı. O zaman daha çocuktum. Babam da kaptan olduğu için zaten bir deniz kültürü evimizde hakimdi ve Bozcaada’da sevdiğim şeylerin bir arada toplandığını gördüm ben. İşte çok popüler değil, işte Rumlar var hala, şarap yapılıyor, kargaları var. Yani tuhaf bir yer ve bir daha da kopamadık. Şu an maalesef Bozcaada çok değişmeye başladı ve eskisi gibi sık gitmeyebilirim artık. Özellikle son 5 senedir daha çok Alaçatı gibi bir yer olmaya başladı. Farklı bir kimlik gelmeye başladı ve bu aslında iyi bir şey olabilirdi. Ama bu arada bir kavram kargaşası var ve o adaya zarar vermeye başladı. Mesela bir cumartesi günü denize girilecek bir yer bulamazsınız sezonda ve nasıl duracak bu gidiş bilmiyorum. Ben Bozcaada'a güzel zamanlar yaşadım ama bundan sonra ne olur biraz karamsar bakiyorum o konuya.

BUGÜN VARIM, YARIN YOKUM

Şirin: Sonuç olarak Bozcaadalılara bir mesaj bırakabilir misin?

Ata: O konuya fazla girmeyeyim çünkü bugün varım yarın yokum. Bozcaada’da kendi arazim var, bağ evim var ama Bozcaada’da yaşamıyorum. Bugüne kadar oraya 250 tane çam ağacı diktim, 130 tane mavi servi diktim ve orası bir gün yangın çıkmazsa inşallah bir orman olacak. Kendi açımdan adaya manevi anlamında katkımı verdim. Adada hızlı artan turizimi iyi değerlendirmek lazım ama bu nasıl olacak artık buna Bozcaadalılar karar vermeli. O konuda zaten duyarlı olduklarını düşünüyorum ve inşallah Bozcaada için güzel çözümler üretebilirler.

Şirin: Sana çok teşekkür ederim Ata, son olarak seni yeni filminin dışında nerede görebiliriz? Hayranlarına bir sürpriz var mı?

Ata: Vallahi film çekimleri hemen hemen 3 ay sürecek ama ondan sonrasında bir sürpriz var. Daha önce ekimde bir stand up konser vermiştim Harbiye Açık Hava’da. Yani hem şarkı söyleyip arada espriler yapmıştım. O projeye tekrar başlayacağım baharda ve Berlin'e falan da geliriz bu program ile. Artık oralarda görüşürüz Şirin, tamam?