Bugun...


kostasalto

Kıbrıs Gazisi Sinan Tekin: 50 metre yanımda ölen çoktu
Kıbrıs Barış Harekatı’nda görev yapan adalı 3 gazi ile Furkan Uysal röportaj yaptı. O günleri, anıları ve hatırladıkları detayları bu röportajda paylaşan gazilerden Sinan Tekin üçüncü ve son röportajda misafirimiz...

Mobil Reklam

Kıbrıs Gazisi Sinan Tekin: 50 metre yanımda ölen çoktu
+ -
Bozcaada Bozcaada Haber Madam

Kıbrıs’ta öğrenim gören Bozcaadalı Furkan Uysal, Kıbrıs Barış Harekatı’nda görev yapan adalı gazilerden üçüyle röportaj yaptı. Gaziler Erdoğan Şenol, Hüseyin Kocamış ve Sinan Tekin ile yapılan bu özel röportajlar üç gün boyunca Bozcaada Haber’de oldu. 


Furkan Uysal’ın röportajlarından ilki olan Erdoğan Şenol Röportajı’nı iki gün önce sitemizde yayınlamıştık. Dün ise gazilerden Hüseyin Kocamış röportajına yer verdik. Bugün ise röportaj serisinin son misafiri gazilerimizden Sinan Tekin oluyor. 


67 yaşındaki Sinan Tekin savaşa katıldığında 24 yaşındaymış. Turizmden emekli olan Tekin doğma büyüme Bozcaadalı... 

Kıbrıs Barış Harekâtı’na ne zaman katıldınız? 

Biz ilk çıkan birliktik. Denizciydik, amfibi diyorlar. Savaşan birliktik. Eğitim seviyemiz yüksekti. 18 Temmuz’da karadan trenle İskenderun’dan Mersin’e geldik. 

Savaşa katıldığınızı biliyor muydunuz? 

17 Temmuz’da haberimiz oldu. Birliğimiz İskenderun’daydı. 17 Temmuz’da cephane sayımları başladı ve eksikler giderildi. Öğlen Cuma namazından sonra Diyanet İşleri Başkanı Mersin’e geldi. Dönemin büyük çıkarma gemisi olan ve ana gemi adını verdiğimiz 3 bin asker kapasiteli Ertuğrul gemisinde Diyanet İşleri Başkanı bize dua ettirdi. Ardından asker gemilere bindi. Ardından öğlen 2 sularında hareket ettik. 20 Temmuz gece 2 sularında Girne açıklarına geldik. 5 mil açıkta sabah 4’e kadar bekledik. O arada Amerikan 6. Filo gemileri çıkarmamızı engelleyecek, önleyecek söylentileri vardı. Sonra biz Mersin’den Kıbrıs’a giderken ana gemi olan Ertuğrul gemisinin ambarında el bombalarının fünyelerini monte ediyorduk, arkadaşımın elinde biri patladı ve iki parmağını kaybetti. Sabah gün ağarmadan küçük çıkarma gemileri vardı. Büyük Ertuğrul gemisinin yanında çelik halatlar ve ağlar vardı. Askerler bu ağ ve halatlardan yanlarına yanaşan çıkarma gemilerine iniyordu. O küçük çıkarma gemileri askerleri sahile götürüyordu. 

Çıkarmanın ilk günlerinde veya düşmanla ilk temasta duygularınız neler oldu? 

Gemiler ya sahile kapak atıyor ya da dalgaya göre sahile kapak atmadan askerin beline gelecek yerlerde çıkarma yapıyorlardı. O zamanki plajın adı Platin Plajı’ydı, bu zamanda sanırım Çıkarma Plajı adını almış. Biz sahile çıktığımızda çok zaiyat vermedik, çünkü bizim birliğimizin eğitimi yüksekti. Kumsala çıkıyorduk, ateş açıldığında kumlardan mevzi oluşturup, duruma göre yavaş yavaş hareket ediyorduk. Biz kumsala çıkmadan önce uçaklarımız sahili bombalayarak bazı Rum kuvvetlerini sindirdi. Bir gemimiz de denizden sahilleri vuruyordu. Hatta biz çıkarken çelik halattan iniyordum. Hava çok sertti. Gemi bir yükselip bir alçalıyordu. Birden çıkarma gemisi yükseldi, postalımın bağı çelik halata dolanmış. Ayağımı gemiye atacağım fakat atamıyorum, tek elimle çözdüm ve heyecan da var tabii. Çözüp kendimi bıraktım, o anda çıkarma gemisi dalgayla aşağı inmiş. Öyle durumda çıkarma gemisi atladığımız yerden 5 metre aşağı iniyordu. Ben bir düştüm, biri beni arkamdan tuttu. Bir de baktım Erdoğan Şenol! (Diğer Bozcaadalı bir gazi). Eğer o beni tutmasaydı belim kırılırdı. Ondan sonra sahile çıkarken, bize havan mermisi atıyorlardı. Tabii insan korkuyor ve ürperiyor. 4 metre yanımıza düşüyor. Çıkarma gemimizde de cephane var. Ardından sahile ilk biz çıktık. İlk günler hava çok sıcaktı. Mevzilerde çok sıkıntı çektik.

Savaş içinde olmak, soydaşlara yardım etmek içinizde nasıl duygular uyandırdı?

Yardım etmek insanda her zaman iyi duygular uyandırır. Biz oraya insanlık için tamamen yardım ve barış amaçlı gittik. 

Yanınızda uğurlu saydığınız eşya var mıydı?

Yanımda uğurlu saydığım bir şey yoktu. Kıbrıs’tan hatıra olarak getirdiğim fotoğraf makinesi ve onunla savaş esnasında çektiğim fotoğraflarım var.

Ailenize mektup yazdınız mı veya günlük defter tuttunuz mu? 

Mektup atamadım, defter tutacak zamanım yoktu. Benim için harekâtın ikinci günü öldü diye haber gelmiş. Sonra babamlar tanıdık yardımıyla Ankara’yla iletişim kurmuşlar ve ölmediğimi öğrenmişler. 

Karşılaştığınız, sizi üzen kötü olaylar, manzaralar ve ölümler oldu mu? 

Yanımda yazıcı Edremitli Ali Çakır çok ağır yaralandı. Tabur komutanımız ağır yaralandı. 50 metre yanımda ölen çoktu. Asker çok sıkıntı çekti, suyumuz bitiyor su içemiyoruz. 50 metre yanımızda ev var. Evde su var fakat sular zehirlidir diye su içemiyoruz. Kuyu buluyoruz, kuyunun kovası da var fakat suyu görmemize rağmen içemiyoruz. Çünkü hep bir zehirli olma ihtimalini düşünüyorsunuz. Kıbrıs çok sıcak ve açıkta olduğumuz için gün boyu bunalıyorduk. Hava soğuk olsa üzerinize bir palto giyersiniz fakat bu sıcakta ne soyunabiliyorsunuz ne de giyinebiliyorsunuz. 60 dereceyi bulan sıcaklıkla da mücadele ediyorduk. Ben döndüğümde ayaklarım postallardan mantar olmuştu ve 5-6 ay boyunca sürekli kanıyor ve kaşınıyordu.  

Diğer Mehmetçik ve komutanlarla aranız nasıldı?

Hiçbir zaman birbirimizle tartışmaya girmedik. Aramız çok iyiydi. 

Arkadaşlarınızdan şehit düşen oldu mu?

Tabii ki oldu. Bizim birliklerimiz ilk savaş gören birlikti, daha yeni kurulmuştu.

Savaş sırasında ve sonunda Kıbrıs Türkleri’yle bire bir temasınız oldu mu? Zaferle ilgili ve Yavru Vatan Kıbrıs’la ilgili bugün neler düşünüyorsunuz? 

Savaş esnasında oldu, yanımızda Mersin’den gelen mücahitler vardı. Onlar bize harita üzerinde, birliklere öncülük yapmak için yanımızda geldiler. Sayılar 10-15 civarıydı. Rauf Denktaş’ı görme imkânım olmadı. Harekâttan sonra Girne’ye gittiğimizde görüştüğümüz oldu. İkinci harekâttan sonra ilk çıkarma yaptığımız yerde kaldık. Cephane koruyorduk ve sürekli sızma haberleri alıyorduk. Kum torbalarıyla cephaneyi koruyorduk, mermiyi geçirmezdi. Çok uykusuz kaldığımızı hatırlıyorum. 3 ay Girne’de kaldık, sonra Gazimağusa’ya gittik. Orada bizim birliğimizin 2 mil karşısında İngilizlerin Dikili üssü vardı. Onların Nepalli paralı askerler vardı. Pigme adı verilen, küçücük boyları vardı ve ağaçlara tırmanırlardı. Sık sık onları görürdük. Tezkere almadan 2 ay önce Kıbrıs Harekâtı’na katılanlara o zamanki hükümet ev veriyordu, zanaatkârsanız dükkân veriyordu. Ben kalmak istemedim ama kalan arkadaşlarım oldu. Harekâttan sonra hiç gitmedim, bu sene gitmeyi düşünüyorum. Şimdiki durumu pek bilmiyorum. 




Bu haber 3403 defa okunmuştur.

Bozcaada Simyon Bozcaada Pide Salonu

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

bozcaada  bozcaada

bozcaada
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
SON HABER YORUMLARI
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR HABERLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
 YUKARI
   
Otomatik olarak 5 saniye sonra kapanacaktır. Reklamı kapatmak için TIKLAYINIZ