Bozcaada ilk defa konsere geldiniz. Konser sizin için nasıl geçti?
Benim için harikuladeydi. Aslında daha önce gelmeliydim, fakat karayolu beni çok ürkütüyordu. Ama tabi bu konser olunca mecburen geldim, hatta ertesi gün de gitmedim ve kaldım. Çok da mutluyum kaldığım için, hoş ahbaplar edindim. Adanın enteresan bir büyüsü var. Keşke daha çok kalabilsem... Konserlerin arası çok sık, çok kısa. Bu yüzden bunu beceremedim. Zamanını bilemiyorum, plan da yapmak yanlış olur ama güzel bir mevsim yine geleceğim. Muhtemelen bahar olur, hani çiçeklerin böyle şenlikli olduğu zamanlar. Biliyorum ki ada o zaman çok daha güzel olacak...

Adada iki gün de olsa tatil yaptınız…
Ada insanı çok hoş, yani sakin. İstanbul’un kaosundan sonra bana ilaç gibi geldi. Bugün de Haluk hocaya (Haluk Şahin) gittik ve bağ evinde şaraplar içtik. Ben tatil seven bir insan da değilim aslında. Hani bir yere gideyim, bir hafta kalayım, deniz, kum, güneş, tekne falan böyle şeyleri sevmiyorum. O sebeple burada geçirdiğim iki gün, büyük bir tatil gibi geldi bana.

Dinleyici olarak Bozcaada halkını nasıl buldunuz?
Ben şahane buldum, bu kadarını beklemiyordum aslında. Önce bana dediler ki meydanda konser verilecek, ben de kaleyi görünce “olur mu ya, hani böyle bir kale varken, surlarla büyülü bir kale varken, meydanda olur mu” dedim. Sonra Başkan “galiba çok talep olacak bu yüzden konseri kaleye aldım” deyince ben de çok sevindim. Hatta burçlarda bile insanlar vardı, bu kadarını beklemiyordum. Festival çok güzeldi. Yaşar ile birlikte sahneyi paylaşmak da büyük keyif verdi.

Bozcaada’yı gezebildiniz mi?
Gezdim gezdim, harika!

Peki, en çok nereleri sevdiniz? En çok etkilendiğiniz yer neresi idi?
Benim enlerim yoktur aslında. Hani hiç bir konuda ‘en’ yoktur bende. Fakat çok zevk aldığım yerler vardı… Arkadaşımızın evinin önü, Özcan hanımın büyülü bahçesi, Haluk Şahin’in bağ evi… Çok güzel muhabbet ettik eşi ve kendisiyle. Dediğim gibi bana ilaç gibi geldi. Kısaca adanın her yeri güzel!

Sizce adada eksik olan bir şey var mı?
Veteriner! Benim yumuşak karnım ve çok hassas olduğum bir konu. Bir veteriner burada şart. Bir de bu uçak meselesi devam ederse çok iyi olur. Çok sefer olsun da herkes buraya yığılsın demiyorum. Ama o açıdan da belki olamaması biraz iyi. Hiç değilse benim geleceğim zamanlarda olsa iyi olur (gülüyor). Mesela ben isterim ki böyle bir adada küçücük sokaklar var ama koca koca arabalar geziyor. Bu çok mantıksız, burada böyle akülü arabalar olsa? Asla fayton değil, fayton olmadığı için bu adaya severek gelebilirim. Örneğin bağ evlerine gitmek için araba kullanılabilir ama merkezde akülü araba yeter. 

Bozcaada’da tekrar konser vermek ister misiniz?
Tek başıma konser vermek istiyorum. Yaşar da nasıl olsa ada gördü. Çok farklı şeyler yapıyorum, bu yüzden ben bir de tek geleyim. O muhabbet de başka bir şey, bir kere de tek geleceğim yani…

Yeni imar planı hakkında bilginiz var mı? 
Nerde yok ki bu vandallık? Durdurulacak diyorlardı. Dün biraz konuştuk ama nereye kadar durduracaklar… Neticede iktidar belli, muhalefet belli, yerel yönetimler belli. Yani genel olarak bu konularda çok umudum yok. Artık size tavsiyem, özellikle gençlere tavsiyem, nereye kadar yaşarsanız bu güzelliği, bu temizliği yaşayın. Çünkü ondan sonra aynı şeyleri bulamıyorsunuz. Örneğin İstanbul; benim şehrim ama artık benim için bitti işte!

Bu röportaj Mendirek dergisinin 3. sayısında yer almıştır.