Akvaryum koyunda 99 dönümlük alana Ekoturizm yapılmak isteniliyor. Eğer projeye onay çıkarsa 99 dönümlük alanın 7 dönümüne ise yapılaşma olacak. Otoparkı, basketbol, voleybol gibi sahalar hariç. Edindiğim bilgilere göre, proje için sadece belediyenin olumsuz görüş vermesi de yetmiyor. Ama diğer kurumların bazıları da projeye destek veriyormuş. Öte yandan proje dışında Akvaryum’daki Çanak Liman denilen koya da oldukça büyük yüzen iskele izni de alınmış. Yüzen iskelenin üstünde şezlong ve şemsiyeler de olacak.

Akvaryum koyu; Bozcaada yıllardır Avrupa’da en iyi ada ya da en güzel koy seçildiğinde mutlaka manşet fotoğrafı bu koy olur. Sanırım Ekoturizm projesi onaylanmasa bile en azından artık o fotoğraf olduğunda o güzelim koyda artık kocaman yüzen iskele göreceğiz gibi görünüyor.

Şimdi konu ile ilgili gelişmeleri ve yaşananları birebir kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. Gerisini ada halkının, çevre örgütlerinin, belediyenin ve siyasilerin tavrı belirleyecek.

Ancak konuyu ele alırken kısaca geçmişten bugüne kadar yaşananları da paylaşmak istiyorum. Bu yüzden baştan söyleyeyim mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışsam da biraz uzun bir yazı olacak.

Aslen İzmirli bir aile. Dedeleri tam bilemiyorum ama ya 60’lı yıllarda ya da 70’li yılların başında almış o bölgedeki toprağı. Tabii turizmin t’si yok adada, amaç; mermer işi. Ama istedikleri gibi mermerler olmayınca o şekilde kalmış ellerinde.

90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başında turizm gelmeye başlayınca o tarihten bu yana aile projelerini hayata geçirmeye çalışsa da sonuç alamamış. İçinde restoranlarından, dalış okuluna, binasına vs Mustafa Mutay zamanından tutun, bu zamana kadar birçok kişi de bu projelerden haberi var.

Söylemeyi unuttum Tuzburnu yamacından tutun, Akvaryum’un sonuna kadar sağlı-sollu tüm alanda toplamda 2 bin dönüm arazileri var ailenin. Daha bölgedeki onlarca dönümlük hazine arazileri hariç. Ne kadar doğrudur bilemem ama adanın 10’da birine sahip oldukları da söyleniyor. Ailenin adadaki projelerini hayata geçirmeye çalışan ise Kamil Erdoğan’ın oğlu Naci Erdoğan.

Neyse çok uzatmadan gelelim bugünlere. 2015 yılının nisan ayında, dünyaca ünlü olan Akvaryum Koyu’nun tek yoluna demir kapı yaptırıp kilit vurulmuştu. Tabii koya gidecek başka bir yol yok, o yol da kendi mülklerinin içinde. Yaptığımız haber Hürriyet, Milliyet dahil tüm ulusal basında “Demir kapıyı koydu, gözdağını verdi” başlığı ile manşetlerde yerini almıştı.

Demir kapıyı koyan ve adadaki projelerini hayata geçirmeye çalışan Erdoğan ailesinden Naci Erdoğan, o dönem Bozcaada Haber’e, koyun tek yoluna demir kapı koymasını ise koyda çevre kirliliği yaratıldığı, bitki örtüsüne zarar verildiği, koya moloz döküldüğü iddialarına karşılık yaptıklarını söylemişti. Tabii bu bahaneye inanmayanlar ise o dönem Çevre ve Şehircilik’ten tutun, belediyeye, kaymakamlığa Akvaryum’a yine içinde birçok yapılaşmanın mevcut olduğu projelerini hayata geçirmek için çöp ve molozu bahane ederek o demir kapının konulup, bakanlığı, belediyeyi kendileri ile anlaşmaya zorlamak olarak yorumlayan çok insan da vardı.

‘BANA KİMSE BİR ŞEY YAPAMAZ’

Zaten Naci Erdoğan bize verdiği röportajda da şu ifadeleri kullanmıştı:

Demir kapı ulusal medyada

Akvaryum'a kilit vurdu: İşte nedeni!

“Oraların gelişmesi, güzelleşmesi ve insanların hizmetine açılabilmesi için buranın bir imara ihtiyacı var. Adanın gelişmesi için konut değil, bağ evi değil fakat bağ pansiyonlarına ve günübirlik tesislerine inanılmaz ihtiyacı var. Özellikle endemik bitkiler, organik tarım, hayvancılık, mini şaraphane, su sporları, su scotter’ları, sonra bir deniz altı... Bütün bunlar bizim projelerimiz içinde vardı. Ama maalesef ben yaptım başkası yapmasın zihniyeti hakim olduğu için burada hep engellendi. Ama tabii ki bunun da bazı çözüm yolları var. Ben Tuzburnu’nun bile imara açılmasını istemedim. Benim arazilerin hiçbiri açılmasın dedim. Ben özel projeler yapacağım dedim. Ben projemi yaptığım vakit hayata geçiririm. Ne bu konuda bana ada halkı ne de İstanbul’dan gelenler ne Kaymakamlık ne de Belediye hiçbir şey yapamaz”

Tabii Akvaryum Koyu’na ulaşılan tek yolun özel mülk olması ileride de sık sık sorun olacaktı. Ben de Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz’a o dönem “Eğer mülk sahibi ile uzlaşma sağlanamazsa kamulaştırma yapılabilir mi?’’ şeklinde ne yapılabileceğini sormuştum. Başkan Yılmaz da, bunun için o alanın imara işlenmesi ve ardından kadastro yolu ile sorunun çözülebileceğini belirtse de bunun zaman alacağını ve imarların da bitmesinin gerektiğinin altını çizmişti. Yeni imar çıkmasa da bu sorun için acaba belediyemiz, başkanımız ne yaptı, dediği gibi çözüm için yeni imarda ne yapacaklar göreceğiz.

2015’ten bu yana duran demir kapıya 2018’de ikinci kez kilit vurulmuştu. Hatta bu nedenle o anlarda koyun içinde olanlar mahsur kalmış, içinde mahsur kalan bir adalı tarafından keserle demir kilit kırılarak koydan çıkılabilmişti.

Akvaryum Koyu kilitlendi, misafirler mahsur kaldı!

2020’ye kadar süreç bu şekilde ilerlese de yine Naci Erdoğan bölgede hayata geçirmek istediği projeleri gerçekleştiremedi.

252 DÖNÜM YERE BADEM AĞAÇLARI DİKİLDİ

En son ise Tuzburnu’nda 252 dönüm muhteşem bitki örtüsüne sahip yerlerine badem diktiler ve daha bademleri diker dikmez tapuda tarla vasfını ‘bademlik’ olarak değiştirdiler. Tabii iki gün önce yaptığımız haberin altına yorum yapan Ata Demirer’in dediği gibi o arazideki endemik ve makilik örtü içinde endemik bitkiler söküldü, hiç kimseden bir çevre örgütünden bile tek yorum çıkmadı. Belki de “adamın tapulu malı bize ne” diye düşünüldü.

Neyse son olarak geçen kış, Naci Erdoğan’ın sürekli Çevre Şehircilik gibi kurumlardan çıkmadığı, yine Akvaryum bölgesinde projeler için koşturduğu söylenince ben Başkan Yılmaz’a Whatsapp’tan “Başkanım takip edin lütfen ne oluyor, ne olacak dikkatli olun” diye mesaj atmıştım ki, yazışmamız hâlâ duruyor.

Buraya kadar süreci mümkün olduğunca kısa anlatmaya çalıştığımı yineleyim ve gelelim son birkaç günde yaşananlara.

5 Ekim’de gerçekleşen meclis toplantısının 2 gün öncesinde bana meclis gündeminde olacak maddeler geldi. İki çevre gönüllüsü her yerde bu Ekoturizm tehdidi oluşmaya başladığını söyleyerek araştırmamı istediler.

Direkt başkana sordum. “Bu meclis gündemine gelen ekoturizm yine Akvaryum’daki İzmirli ailenin mi?” diye. Biri dediğim gibi Akvaryum için diğeri Beylik’te iki farklı yer için. Ama zaten Akvaryum haricindeki diğer iki yer 5 dönümün altında olduğu için zaten ekoturizm izni alınmasının imkânsız olduğunu öğrendim.

Sonra CHP’li meclis üyeleri Aykut Turgal ve İbrahim Günel ile görüştüm. Allahları var 2-3 gün bu konuda yoğun mesai harcadılar birlikte.

Başkana sordum “Peki, ne yapacaksınız, ne çıkar meclisten?” diye. Başkan daha önce Neco Beach konularında olduğu gibi sorun yaşamamak için meclis öncesi grup toplantısı yapacağını ve meclis üyeleri ne derse ona göre hareket edeceğini söyledi.

Sonradan öğrendim ki, Naci Erdoğan geçtiğimiz günlerde Kaymakam Bahar Kaya, İl Tarım Müdürü, İl Kültür Turizm Müdürü ve Başkan Yılmaz’a bir arada sunum yapmış ve kaymakamdan tutun hepsi projeyi çok beğenmiş ve desteklediklerini söylemişler.

Sonradan tekrardan Başkan Yılmaz’ı aradım. Başkan Yılmaz bana bu proje için birçok kurumdan görüş alındığını, kurumlardan bir tanesinin bile olumsuz görüş vermesi durumunda izin çıkmayacağını bildiğini söyledi. Ancak bu konuşmanın ardından birkaç saat geçmeden Çevre ve Şehircilik kaynaklarından edindiğim bilgiyi başkana ilettim. Atıyorum sadece belediyenin vereceği olumsuz görüş bile projeyi durdurmuyor. Daha doğrusu kurumların çoğunluğunun görüşü projenin onayı için yetiyor.

Ardından AKP İlçe Başkanı Sinem Tabak’a bu projeden haberleri olup olmadığını ve destekleyip desteklemediklerini sordum. 1 saat sonra gelen telefonda bana aynen “Biz Bozcaada’da AK Parti olarak imarın ‘i’sine karşıyız. Ekoturizmmiş, başka bir şeymiş yapılaşma olacak hiçbir şeyi desteklemeyiz. Sadece bağ evleri haricinde” diye net konuştular.

Ancak AKP yönetimindekilere ben de bu cevaba karşın onlara daha önce benzerleri yaşandığı için şunu hatırlattım: Ola ki belediyeden olumsuz görüş çıkmasına rağmen diğer kurumların olumlu görüşü ile hayata geçerse, bu sefer “Biz belediye olarak istemedik ama bakanlık yaptı, AKP engellemedi” şeklinde yorumlar yapılabilir.

Onlar da gülerek “Eee, belediye sadece ret vermekle kalmamalı, isterlerse projeye karşı açacakları davalara ve her şeye destek veririz” dediler.

Aynı günün akşam saatlerinde ise ayaküstü Naci Erdoğan ile denk geldim. Kendisi bana belediyenin olumlu ya da olumsuz cevabını çok takmadığını, nasıl olsa bu projeyi hayata geçirebileceğinden emin olduğundan bahsetti.

Bu arada meclis toplantısı öncesinde de tüm partilerin meclis üyelerine belediye binasında sunum yapıldı. Sunumda sadece işin içerik, öğrenci, tarım vs varmış. Sunum sonrasında meclis üyelerinin bazıları projenin inşaat kısmı, nereye ne yapı yapılacağını sorunca projeyi anlatan kişi “Ben o kısmı ile ilgilenmiyorum, ben sadece işin tarım kısmı ile ilgileniyorum” diye cevap vermiş.

Yani meclise sunum yapılmış ama sunumda projenin inşaat ve yapı kısmı yok. Ben büyük ihtimal imar komisyonundan olumsuz görüş çıkacağını düşünüyorum ki meclisteki canlı yayını izlerseniz çoğunluğunun görüşü az-çok kendini belli ediyor. Özellikle AKP’li meclis üyesinin net tavrı, iktidar partisinin temsilcisinin olması nedeniyle projeye karşı olanları ümitlendirse de birçok kişi de, Naci Erdoğan’ın elinin çok uzun olduğunu, Ankara’da sağlam arkası olduğunu, hatta bu projeyi de Çanakkale Valisi İlhami Aktaş’ın da desteklediğini iddia ederek karamsar tavır sergiliyor.

Akvaryum koyunu bence yok edecek, içerisinde 7 dönüm inşaatın, büyük iskelelerin, günübirlik tesislerin, paralı girişlerin olacağı bir nevi “Akvaryum’un katliam fermanı”na dair bildiklerimi kamuoyu ile paylaşmak istedim. Şimdi bu katliam fermanına kimler destek olacak, kimler “samimiyetle” karşı duracak onu da hem hep birlikte göreceğiz, hem de haberlerimizde kamuoyuna aktarmaya çalışacağız.

#akvaryumadokunma