İdil Konuk

27-30 Temmuz tarihlerinde ikinci kez yapılan Şarap Söyleşileri’nin ilk etkinliği dün (27 Temmuz) Salhane’de 19.00’da başladı. Etkinlik Salhane'de düzenlenen "Bozcaada Şarap Tadım Günleri" ile birlikte aynı anda gerçekleşti. Katılımcılar hem şarap tadımı yaptı hem de söyleşileri dinledi.

 BOZTİD’in organizatörlüğünü üstlendiği söyleşide gazeteci ve yazar Haluk Şahin moderatörlüğü üstlenirken araştırmacı yazar Bülent Akgezer, Çamlıbağ’dan Günay Yurdakul ve sommalier Raci Bostancı şarap kültürü, ada bağcılığı ve şarapçılığı üzerine bilgiler verdi.

Akşam saatlerinde başlayan söyleşide ilk sözü Günay Yurdakul’a veren Haluk Şahin, kendi sözlerine ada şarapçılığında önemli bir yeri olan ve geçen sene kaybettiğimiz Haşim Yunatçı’yı anarak başladı. Yurdakul “Bu sene Haşim Yunatçı olmadan yani desteksiz ilk senemiz. Hava koşullarından dolayı şans da yanımızda değil, mücadele ediyoruz. Bu üstü açık bir fabrika. Artık iklim o kadar çok değişti ki normalde eylül ayında hasat ettiğimiz üzümler artık ağustosta toplanmaya başladı. Adaya ilk kez gelen birisi burayı hala çok bakir, çok güzel olarak tanımlayabilir. Ama bizim için adada çok şey değişti. Kimlikler değişti ve vahşi turizm Bozcaada’yı ele geçirdi. Meslekler de bu yüzden değişti. Biz yaptığımız bağcılığın ve şarapçılığın kıymetini ne zaman bileceğiz? Şöyle söyleyeyim; son çavuş üzümünü yediğimizde, kuntranın son şarabını içtiğimizde ‘keşke bağcılıkla uğraşsaydık, keşke çavuş üzümünü yetiştirmeye devam etseydik’ diyeceğiz.” diyerek açıkladı.

Adadaki şarapçılığın tarihsel boyutuna değinen Bülent Akgezer ise sözlerine şöyle sıraladıı: “Ada belirtildiği gibi bir üzüm ve şarap adası. Tunç Çağları’nın başından beri bu böyle olmuş. Bütün Akdeniz ve Ege kıyılarında üzümler yetiştirilmiş. MÖ 6. yüzyılda da basılan sikkelerin üzerinde üzüm simgeleri var, şarap anforaları var, kantaroslar ve çift yönlü baltalar var. Bunların hepsi burada üzüm yetiştirildiğini ve şarap yapıldığını gösteren şeyler. Bu sikkeler aslında antik çağlarda ülkelerin ve şehirlerin tanıtım afişi gibi, buradaki kültürün sembolik işaretleri olarak düşünülebilir.”

Raci Bostancı ise konuşmasına kendini tanıtarak başladı. Etkinliğe sürpriz misafir olarak katılan Bostancı, yeme içme sektöründe başlayan kariyerine Fransa’da ve İtalya’da devam ederek şarapçılık konusunda uzmanlık kazandığını aktardı. Şarapla ilgili bilgilerini ise “Şarap çok derin bir konudur. Birincisi bağcılık; bağcılığı öğrenmeden şaraba geçemeyiz. İkincisi üretim bölümü; üretim safha safhadır. Bazı insanlar kükürt vs. kullanmaya karşıdır ama ben böyle değilim. Eğer bir şey kullanmazsanız şarap ölür, en azından gelişim yapamaz. Şarap kükürtdioksit, azot gibi şeylere ihtiyaç duyar. En önemli aşama ise üçüncü aşama yani pazarlama aşamasıdır. Pazarlama yeterince olmazsa, şarap zamanında piyasaya çıkmamışsa ya da erken çıkmışsa şarap değerinden çok daha aşağıda kalır. Üretim safhasında, eğer şarap yıllandıkça güzelleşen bir şarapsa 3 ay kadar fıçıya ihtiyacı vardır. Bunu Pastör söylüyor, ben söylemiyorum. Ve eğer o fıçıdan geçtiği zaman 2 cm3 kadar hava alırsa o oksijendir. Oksijenin iki tane faktörü vardır; bozar ve güzelleştirir. Alacağı miktara göre fark eder.” diyerek aktardı.