Bugun...
Bozcaada’nın gençleri ve sahnede adalı müzisyenler


Mustafa Dermanlı
mdermanli@gmail.com
 
 

Mendirek’te yeni bir seriye başlıyorum: “Bozcaada Gençlik.” Amacım ada gençlerini dinlemek ve hikâyelerini derginin sayfalarına taşımak. Bu sayıda genç piyanist Tuna Tüney var. Ardından başka isimler de geliyor. Kadın futbolunu seçen Elif Ataol, robotik el teknolojisi ile dünya çapında bir proje yürüten Ozan Aral, rüzgâr sörfü ile birçok kupa kaldıran Merve Vatan bunlardan sadece bazıları… Bir kısmı ile kayıtları aldım, bazı arkadaşlarımızla da sözleştik. Benim aklıma gelmeyen, unuttuğum, gözümden kaçanlar olursa da lütfen bana hatırlatın, ilk fırsatta görüşelim, dergide yer verelim.

Gelelim ilk konuğum Tuna Tüney’e. Tuna’yı tanıyordum ama yüz yüze tanışmıyorduk. Babası Davut bey, alanında başarılı bir Radyoloji profesörü. Annesi Alev hanım Mülkiyeli. Uzun zamandır ada sevdalısı bir aile. 25 yılı aşkın bir süre önce yaptırdıkları evde bazen kışları da yaşamışlar, bazen de sadece tatil zamanları gelmişler.

Tuna ise piyanist bir genç. Birkaç sene sonra “virtüöz” titr’i Tuna için muhtemelen hafif kalacak. Bu sayıda özellikle hem müzik alanından bir isim olsun istedim hem de Tuna’nın adada olduğu döneme denk getirmek istedim röportajı. Zira Tuna Moskova’da Çaykovski Konservatuvarı’nda yüzde 100 burs denebilecek bir şekilde, her milletten birçok müzisyenle birlikte piyano eğitimi alıyor. Tatilinde de çocukluğundan beri en mutlu yer olan Bozcaada’da hem çalışmaya devam ediyor, hem de adanın tadını çıkartıyor.

Tuna’ya sorduğum sorulardan biri, “Bozcaada’nın senin sanatına bir katkısı olduğunu düşünüyor musun?” sorusuydu. Hiç düşünmeden cevap verdi Tuna: “Kesinlikle. Ben Bozcaada’da bulduğum huzuru hiçbir yerde kimsenin bulabileceğini düşünmüyorum. Yani insanlar belki daha çok çalışıyorlar, yoruluyorlar. Ben aksine burada dinlenebildiğimi hissediyorum. Burada da bir piyano var, orada da çalışıyorum.” 

Tuna henüz 1 yaşındayken adada almış soluğu. Hatta bir dönem babası İstanbul’da iş sebebiyle kalmış, O annesiyle adada kışı geçirmişler. Zaten her yaz ve buldukları her tatilde de adada almış soluğu. Evet, kimliğindeki doğum yerinde Bozcaada yazmıyor ama benim için bunun pek de önemi yok. Bal gibi de ada çocuğu Tuna. Yüzmeyi öğrendiği, parklarında sallandığı, sokaklarında top oynadığı adayı anlatırken gözlerinin içi gülüyor. Adadaki arkadaşlarıyla da hâlâ görüşmeye devam ediyor.

Sanat, ada, müzik ve birçok şeyden konuştuk. Geniş hali Mendirek’in 50’nci sayısında, uzun uzun okursunuz.

Röportajın son bölümünde Tuna’ya eklemek istediği bir şey olup olmadığını sordum. Tuna, “Bozcaada benim için çok değerli ve hayatımda çok önemli bir yeri olduğu için yaptığım işin Bozcaada’da da bir şekilde sergilenmesini çok isterdim. Bir konser imkânıdır, bir yerde… Oluyor çünkü, piyano bir şekilde getirtilebiliyor. Böyle bir imkân olsa tabii ki çok mutlu olurdum… Bir konser imkânı…” diyerek aslında yıllardır “o kocaman sahnelerde neden bazı adalı müzisyenler yok” sorusunu da yeniden kendi kendime sormama sebep oluyor.

Tuna Tüney’i piyanosuyla, Sadık Gürbüz’ü bağlamasıyla, Nadir Göktürk’ü klavyesiyle, curasıyla Bozcaada’da dinlemeyi çok isterdim. Eminim -unuttuklarımdan özür dilerim- bu liste daha da genişleyecektir.

Umutsuzluğa düşüyorum; çünkü adanın alanında uzman biliminsanlarından, mimarlarından, ekonomistlerinden, yazarlarından, gazetecilerinden, çevrecilerinden, doktorlarından uzmanlık alanları noktasında bugüne kadar pek de yardım istenmediğini, danışılmadığını görüyorum. 

Bir yandan da umutlanıyorum; çünkü adada makul önerilerin bazen ne güzel sonuç verdiğini zaman içinde birçok kez gördüm. Neden olmasın?

 



Bu yazı 1676 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
Bozcaada Bağcılığı
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Adada zincir market açılması konusunda ne düşünüyorsunuz?


 YUKARI