BURCU MERT

Nejat Hamlacıbaşı’nın Bozcaada’nın yakın geçmişini anımsatan olayları yazılı bir kaynak olarak not ettiği hikâyeler bütünü olan kitabı ‘Üzüm Adasından Sözümona Hikâyeler’ Kültür Kargası’nın bu sayıda incelediği ilk kitap.

Hamlacıbaşı’nın, Üzüm Adasından Sözümona Hikâyeler’i 2012 yılında Chivi Yayınları’ndan yayımlanan bir güzel Bozcaada kitabı. Adaya özlem duyduğunuz anlarda veyahut adadayken geçmişe yolculuk yapmak istediğinizde sayfaları çevirmeniz yetiyor da artıyor bile.

"Şimdiye değin Bozcaada hakkında birçok kitap okudum. Fakat Nejat Bey'in ‘Sözümona Hikâyeleri’ beni bambaşka âlemlere götürdü. Sözgelişi bazı hikâyelerin başına 'bir gün Nasreddin Hoca' tümcesini ekleyesim geldi. Bazı hikâyeler ise güzelim vatandaşlarımızın son 30-40 yıllık hatıralarını, önyargılarını ve bir türlü anlamlandıramadığım 'hayranlıklarını' gözler önüne seriyordu. Ve bazı hikâyeler ise belki Ü. Yaşar Oğuzcan'ın 'Biraz kül biraz duman, o benim işte' dizeleri ve Avni Anıl'ın nağmeleri ile tasvir edilebilecek; biraz vecd, biraz esrik ve biraz da meczup anlara göndermeler yapıyor." yazıyor ‘Üzüm Adasından Sözümona Hikâyeler’ kitabının arkasında.

Bozcaada’ya dair kitapların olması ne kadar güzel bir şey değil mi? Nejat Hamlacıbaşı Bozcaada’nın yakın geçmişini anımsatan olayları yazılı bir kaynak olarak not etmek dürtüsüyle kaleme almış bu kitabı.

Henüz feribot iskeleden ayrılmazdan evvel sayfalarını çevirmeye başladım kitabın. Kâh duygulandım ama çoğunlukla tebessüm ettim. Bazen gözümü kapatıp geçmişe gitmeye yeltendim, kendimi kitabın içerisinde bir karakter haline bürüdüğüm de oldu, evet. Öyle samimi, öyle sizden ve öyle bizden hikâyelerle dolu ki sayfalar…

Nejat bey, “Ada sözcüğünün bir coğrafi tanımı olduğu gibi aynı zamanda bir duyguyu, bir kaçışı, saklanışı, belki de içe kapanışı, yalnızlığı, meydan okumayı veya bir yeniden doğuşu ya da yaradılış gibi anlamları da içerdiği söylenebilir. Bu nedenle ada bazen bir coğrafya bazen de duygusal bir seçimdir. Kim bilir, bazen kader veya yalnızca rastlantıdır.” diyor.

Bu sayıda yer vereceğimiz ikinci kitap ise Tolga Aydoğan’ın ‘Kalbimde Bir Yara Bozcaada’ kitabı: "Bir adamın kalbi konuşursa aşk olur; peki ya bir adanın kalbi konuşursa ne olur?"

Adında da vurgulandığı gibi mekânsal olarak Bozcaada'da geçen, Rum kızı Dafne ile Türk genci Mehmet’in hazin aşk hikâyesini okuyabilirsiniz bu kitapta. Bozcaada'nın sokaklarından, Arnavut kaldırımlarına, eski Rum evlerinden, denize karşı oturabileceğiniz banklarına, rüzgârına, belediyenin anonsundan feribot düdüğüne kadar birçok ayrıntı ile hikâyeyi hayalinizde canlandırmakta çok da sıkıntı çekmiyorsunuz.

Kitabin girişinde "Hikâyedeki olaylar kurmaca olup, gerçek hayatla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur" diye bir not gözünüze ilişse de hikâyenin içine gömülmüş 6-7 Eylül olayları gibi utanç verici bir tarihi yaşamış olmamız, kitabın sonunda hikâyenin çok da gerçekten uzak olmadığını düşündürüyor.

"Haklısın Vasili, doğduğun topraklardan gitmek belki bu dünyada insana en çok acı veren şey. Düşünüyorsun o günleri, arkanda bıraktığın o kadar çok şey var ki, en nefret ettiğin şeyi bile özlüyorsun. Bizler çok sıkıntı çektik buradan gittikten sonra. Orada bizi kabullenemediler. Bir yabancı gibi gördüler. Kimi zaman dönmek istedim Bozcaada'ya ama sonra düşününce..."

Üstteki paragraf kitabın içerisindeki vurucu kısımlardan sadece bir tanesi… Siz de kitabın içerisine gömülüp kaldığınızda kâh duygulanıp iç çekeceksiniz ya da tebessüm edeceksiniz hatırladığınız ve bildiğiniz bir detay karşısında.

Kitap içerisinde yer alan bazı karakterler ve mekânlar da bugün hâlâ varlığını sürdüren, hatta Bozcaada ile bütünleşmiş yerler. Örneğin Aydo Cafe ve meşhur hamburgeri kitabın belli bölümlerinde karşımıza çıkıyor. Kitap Fuarı ve Simyon Meyhane de yine ona keza. Öykünün karakterleri sıkça Ayazma’da oluyorlar. Ve dahası…

Tolga Aydoğan’ın 2014 yılında Minval Yayınevi’nden piyasaya çıkan kitabı ‘Kalbimde Bir  Yara Bozcaada’ okuyucu tarafından da oldukça beğeniliyor.

Bu yazı Bozcaada Mendirek Dergisi’nin 8. sayısında yer almıştır.