Başkan Yılmaz Bozcaada’nın kurtuluşuna dair yaptığı konuşmanın ardından, 15 Temmuz darbe girişimine, cemaatlere, işbirlikçilerine ve köy enstitülerinin kapatılıp ardından kadrolaşmalarla yapılan hukuksuzluklara değindi. Başkan Yılmaz konuşmasının sonunda, kaybettiğimiz adalıların isimlerini sayarak birlik ve beraberlik mesajı verdi.

İşte Başkan Yılmaz’ın 13 dakika süren konuşmasından satır başları:

Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanılan İstiklal Savaşı sonucunda, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan “Lozan Barış Antlaşması” ile ülke topraklarına katılan Bozcaada, bundan 93 yıl önce teslim alınmış. Şanlı bayrağımız o günden itibaren Bozcaada’da dalgalanmaya başlamış. Bu eşsiz topraklar bizlere vatan olmuş.  İstiklal Savaşı’nda emperyalizme karşı mücadele bir zaferle sonuçlanmıştır.

Bugün 20 Eylül, bugün bir ulusun var olma ve bağımsızlığını kazanma mücadelesinin zaferle taçlandırıldığı gündür.

Ama bu zaferin sevgiyle, dayanışmayla, emekle, kanla, gözyaşıyla, vatan ve ulus aşkıyla kazanıldığı unutulmamalıdır. Çünkü emperyalizm ve egemen güçler emellerinden asla vazgeçmemişlerdir. Sadece araçlarını ve planlarını değiştirmişlerdir.

DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKTIK VE TEKRAR HATIRLADIK

Cumhuriyet kazanımlarından uzaklaşmak ülkemizi tarifi imkansız bir felaketin eşiğine getirdi. Likayet yerine körü körüne sadakatin, emek ve alınteri yerine haksız ve kadrolaşmanın, köy enstitülerinin yerine cemaat okullarının, Gazi Mustafa Kemal Atatürk yerine halkın manevi değerlerini kendi çıkarları için kullananların ülkeyi içten içe nasıl kemirdiğine şahit olduk.

Ama hepimiz bir olduk… Birlik olduk… Demokrasiye sahip çıktık ve tekrar hatırladık.

Ülkenin geleceği güçlü bir parlamenter sistem ve özgürlükçü demokrasidedir.

BOZCAADA GELECEĞİ İÇİN DÜŞÜNDÜKLERİMİZİ YAPMADAN GİTMEYE NİYETİMİZ YOK

Bu topraklarda 3 bin yıldır bağcılık yapılıyor. 3 bin yıldır şarap üretiliyor. Bakir doğa, bağcılık ve şarapçılık olmadığı sürece burada sürdürülebilir bir turizmden de bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Biz yerel yönetim olarak burada olduğumuz sürece ki Bozcaada’nın geleceği için düşündüklerimizi yapmadan gitmeye niyetimiz yok, Bozcaada’nın bozulmamış doğasını, bakir koylarını, bağlarını, şarapçılık kültürünü Türk-Rum kültürünün izlerini olağanüstü bir harmoni ile bizlere sunan eşsiz mimari dokusunu, her türlü rant odaklı baskılara rağmen terimizin son damlasına kadar savunacağımıza söz veriyoruz.

Yerel yönetim olarak üzerimize düşenleri biliyoruz. Sorunların farkındayız. Ve sizlere söz verdiğimiz gibi, sizlere söz verdiğimiz zarfında alt yapı sorunları çözülmüş, anakaraya ihtiyaçları en az seviyeye inmiş daha mutlu, daha huzurlu insanların yaşadığı, daha temiz bir Bozcaada için çalışıyoruz. Daha çok çalışacağız.

LODOS PATLADIĞINDA BİRBİRİMİZDEN BAŞKA SIĞINACAK BİR LİMANIMIZ YOK

Sevgili Bozcaadalı hemşerilerim, sizlere hep ısrarla söylediğimiz bir şey var. Biz Bozcaada’da kocaman bir aileyiz. Uzun geçen kış gecelerini biz biliriz. Lodos patladığında birbirimizden başka sığınacak bir limanımız yok. Hangi kuru bahaneler avutur özlemlerimizi, hasretlerimizi, yoksunluklarımızı. Sadece biz...

Sizlere naçizane bir tavsiyem olacak. Belediye başkanınız olarak değil, bir arkadaşınız ve bir abiniz olarak naçizane bir tavsiyem olacak. Ama önce ve özellikle kendime ve sonra size.

Bu eşsiz toprakların hem yazını, hem kışını, hem acısını hem tadını, hem mahşer kalabalığını hem de dinginliğini yaşayan güzel halkım. Birbirimizi daha çok sevelim ve daha sık belli edelim bunu. Daha çok hissedelim ve daha çok paylaşalım hayatı.

Bakın sezon bitti bitiyor ve bütün yaz delicesine çalıştınız. Birbirinizin yüzüne hasret kaldınız. Zor geçse de sezon, çok yorulmuş da olsanız, ya da hayal kırıklarıyla bile dolu olsa, çevirin yüzünüzü Ayazma denizine benzeyen gökyüzüne. 

“Yaşıyoruz be çok şükür yaşıyoruz, hem de dünyanın en güzel yerinde yaşıyoruz” diye haykırın. Sizi bilmem ama ben öyle yapacağım. Ömür dediğimiz şey sunulmuş bir armağandır, ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.

Çünkü bu sene, ne yazık ki yine yitirdiğimiz, bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğümüz değerlerimiz oldu. Belki bu yüzde biraz daha duygusalız bugün, biraz daha buruk.

Hiçbirini unutmadık ve unutmayacağız. Yakar kaptanı, Koreli Hüseyin’i, Demirci Jorci ustayı, Arabacı Şevket’i, Kaptan Ayhan Kayaalp’i, Simyon Salto’yu, Hayati Talay’i, Bağcı Demitro’yu, Balıkçı Nevzat Özduran’ı, İlhan Aral’ı, Meyhaneci Vasil’i, Demirci Ali Usta’yı ve daha nicelerini nasıl unutmadıysak, Nam-ı değer Gardiyan İsmail’i, Ersin İnce’yi, Ergin Uluevli’yi, Kıvanç Sevinç’i ve daha nicelerini unutmayacaksak, bu sene göçüp gidenlerimizi de unutmayacağız.

Geceden karanlık olsa da sebebimiz, gecenin voltasında avutulmamış da kalsak, gözlerimize ağlamayı değil, ağlamamayı öğretip, gece gelen telgraflara, gece gelen telefonlara, gece acıyla çalan kapılara göz yaşı dökmeden ağlamaya çalıştık biz bu sene.

Salih Şen için, Muharrem Sabancı için, Mehmet Boruzan için, Mualla Demirkol için, Haldun Baş için, ve daha niceleri için. Ve Halil Karadeniz ve Hiko dayımız için… Hepsi ışıklar içinde uyusun. Unutmadık, unutursak yüreğimiz kurusun...

BOZCAADA’MIZDA BİZ 2 BİN 500 KİŞİ CAN YOLDAŞIYIZ

Biz biriz, bir birlikteyiz ve biz sadece birlikte, her türlü farklılıklarımızla beraber yaşamaktan mutluyuz. Sosyal statülerimizin ne olduğu önemli değil. Ne iş yaptığımız önemli değil. Hangi siyasi görüşe yakın olduğumuz önemli değil. Bozcaada’mızda biz 2 bin 500 kişi birbirimizin can yoldaşıyız.

İşte Başkan Yılmaz'ın o 13 dakikalık konuşması: