Bugun...


kostasalto

Türkiye'nin ilk komünist başkanı Bozcaada'da
Türkiye’nin ilk ve tek Komünist Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçaoğlu, Bozcaada’da. Çocuklarının ısrarı üzerine ilk kez Bozcaada’ya geldiğini belirten komünist başkan Maçaoğlu ile Bozcaada Haber buluştu.

Mobil Reklam

Türkiye'nin ilk komünist başkanı Bozcaada'da
+ -
Bozcaada Bozcaada Haber Madam

2014 Türkiye yerel seçimlerinde Dersim’in Ovacık ilçesinde Türkiye Komünist Partisi’nden belediye başkanlığını kazanarak Türkiye tarihinde ilk ve tek Komünist Belediye Başkanı olan Fatih Maçaoğlu, Bozcaada’ya geldi.  Adaya ilk kez gelen ve adayı karış karış gezen komünist başkan Pazar günü adadan ayrılacak. Çocuklarının ısrarı üzerine adaya geldiğini belirten Maçaoğlu ile adadan arkadaşı olan Reşat Kavak’ın bahçesinde buluştuk. Güler yüzlü ve sıcak kanlılığı ile sorularımızı yanıtlayan Maçaoğlu, Bozcaada’yı çok sevdiğini ve ada halkının herkese karşı çok sıcak davrandığına değindi.

Bozcaada Haber olarak, Türkiye’nin ilk Komünist Belediye Başkanı Maçaoğlu ile hem ada hakkında hem de ülke gündemi hakkında konuştuk.

 

İşte o röportajımız:

 

Öncelikle adamıza hoş geldiniz. Sizi burada görmekten mutlu olduk. Bozcaada’yı ilk ziyaretiniz mi oluyor?

 

Evet, ilk ziyaretim. 9 günlük bayram tatilini kullanarak İstanbul, Bozcaada gibi yerlerde dostlarımı ziyaret ediyorum.

 

Bozcaada’yı nasıl buldunuz?

 

Mimarisi ve tarihi ile çok güzel bir ilçemiz. İnşallah bozulmaz bu mimarisi. Çünkü, burası tarihi ile özdeşleşmiş bir yer. Bir de devamlı rüzgarı olan bir yer burası. Bu sıcaklarda insanların en çok bekledikleri şey de bu. Çok güzel bir ilçe.

 

Gerçi bayramda adanın çok yoğun olması sizin açınızdan biraz şansızlık diyebilir miyiz? Adanın bu yoğunluğundan rahatsız oldunuz mu?

 

Biz buranın çok küçük bir yer olduğunu biliyorduk. Zaten gündüzleri denize, akşamları ise çay bahçelerine falan gidiyoruz. Ama evet, bu kadar yoğunluğu ada kaldıramıyor gibi. Fakat bu durumun biraz düzene girmesi lazım. Adaya giriş-çıkışları tabii ki yasaklayamazsınız ancak, o doluluk oranını hesaplamak lazım. Çünkü bardak taştıktan sonra zor oluyordur. Bir de buralar cazip bir yer. İnsanların buraya gelme nedenleri, temiz olması, rüzgarın esmesi, denizi. Ama biz adanın böyle bir yer olduğunu bilmiyorduk. Biz adayı sadece coğrafya derslerinden öğrendiğimiz bir yer olarak biliyorduk.

 

Geçtiğimiz yıllardan bu yana Bozcaada, özellikle başta imar konularından dolayı adını ulusal basında sıkça duyurdu. Siz de ulusal basında bunları takip etmiş miydiniz?

 

Bu tür güzel ve turistik yerlerimizin talan politikalarına takılmama ihtimali yok. Küçücük bir yerleşim yeri olması, diğer alanların üzüm bağları ve koylardan ibaret olması bu iktidar zamanında birçoklarının ağızlarını sulandırıyor olabilir. İzinsin yapılar, ranta açılması gibi konularda muhtemel gözlerini buraya dikmişlerdir. Ben de buraya geldiğim de düşündüm. Buraya nasıl gelmemişler dedim. Fakat gördüğüm kadarı ile yavaş yavaş ta başlamışlar.

 

Tatil amaçlı tekrardan Bozcaada’ya gelmeyi düşünür müsünüz?

 

Aslında ben Bozcaada’ya kızlarımız baskısı ile geldim. Yani işin gerçeği, ben hadi tatile gidelim diye gelmedim. Çünkü, bizim gibi çalışanların tatil ile ilgili pek derdi ve düşüncesi de yok. Geçen sene ailem gelmişti ve bu sene onlar da hep beraber olmak için biraz baskı yaptılar.  Buralar her zaman güzel ve ilgimizi çeken yerler. Şimdi burada dostlarımız ve tanıdığımız ailelerimiz var. Bu yüzden yine geliriz.

 

Müsaadeniz ile ada haricinde bazı sorular da sormak istiyorum. Örneğin, sosyal medyada sizin adınıza birçok paylaşımlar bulunuyor. Bunların içerikleri ise genelde gündem ile ilgili birilerine mizahi bir şekilde verilen cevaplar oluyor. Bu hesaplar size mi ait?

 

Hayır, bize ait değil bunları. Birileri yazıyor tabii. Bizim kişilerle uğraşmak, ya da onlara cevap vermek gibi derdimiz yok.

 

 En çok karşılaştığımız ise özellikle Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’e verilen cevaplardı. Mesela Gökçek’in bayramlarda metro ve otobüslerin ücretsiz olması ile ilgili attığı twet’e karşın sizin “Ovacık’ta 365 gün 6 saat ücretsiz. Neyin havasına giriyorsun böyle büyük harflerle falan” şeklindeki paylaşım sosyal medyada rekor kırmıştı.

 

Yok, tabii ki bana ait değil. Zaten toplumlar kendisini temsil edecek kişileri seçerler. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz. Bizim zaten politik olarak ta birilerinin üzerine çıkarak ya da basamak olarak kullanmak gibi derdimiz yok. Biz tam tersi programımıza ve yaptıklarımıza güveniriz. Yoksa bu tartışmalarla gündemi meşgul etmeyi de doğru bulmuyorum.

 

Pekii bu paylaşımları görünce ne hissediyorsunuz? Gülüyor musunuz?

 

Tabii ki gülüyorum. Ancak bazıları bizi rahatsız etmiyor değil. Zamanın çocukları gerçekten çok zeki ve bu işleri iyi biliyorlar. Aslında hiç aklımıza gelmeyen şeyler bunlar.

 

Gelelim ülke gündemine. Sizin de bildiğiniz ve gördüğünüz gibi ülke son zamanlarda yangın yerine döndü diyebiliriz. Terör, baskılar, gericilik bunlar insanların umutlarını tüketiyor. Siz komünist bir başkan olarak bunun böyle devam edeceğini düşünüyor musunuz? Bizim ve çocukların geleceği için umut etmeli miyiz? Sizce bu uzun bir süre daha devam eder mi?

 

Aslında işin doğrusu bu sıkıntıların en merkezinde bizler varız. Benim ilçemde en az 5-6 yere noktalar kurulmuş ve araçların girişinde sıkıntılar yaşanıyor. Güvenlik gerekçesi ile aramalar yapılıp, yollar tutuluyor. Etrafı daraltıyorlar. Ve insanları bunaltmak için politik baskılar yapılıyor. Bu sistemin politikası. Kendilerine muhalif olabilecek her alana müdahale ediyorlar. Bunlar geçici şeylerdir. Dünyanın hiçbir yerini güvenlik gerekçesi ile idare edemezsiniz. Bu tür baskılarla, kavgalarla, savaşlarla hangi liderlere bakarsanız bakın çok uzun sürmemiştir. Hitler’ den tutun da bütün diktatörlere bakın miladını doldurmuştur. Ülkemiz de de güvenlik meselesi, biraz daha ileriye götürerek halkları karşı karşıya getiren, Kürtleri ve Türkleri karşı karşıya getiren politikalardır. Ve bunu alta kadar götürmeye çalışan, tehlikeli ve ürkütücü politikalardır. Ama halk bu politikalar karşısında dip yapma aşamasına gelmiş ve çıkış yapmaya da başlayacaktır. Ben buna inanıyorum. Bizim gibi devrimcilerin, sosyalistlerin, demokratların her zaman umudur vardır. Biz mücadele ile uyuyan ve mücadele ile kalkan insanlarız.

Şöyle bir baktığımız da aslında Türkiye’yi uzun yıllardır sağ ve muhafazakar iktidarlar yönetti. Fakat bu durum son zamanlarda yapılan politikalarla gericiliğe doğru gitmeye başladı. Bu durumun karşısında sizce sol da bir birleşme gibi bir şey olabilir mi?

 

Aslında bu durumu sağ ve sol politikalar ile daraltmak yerine ezen ve ezilen çelişkisi üzerine ele almak lazım. Bu ülkede burjuvazi, bürokrasi ezilenleri birbirine kırdırmaya çalışıyor. Bunlar hep Türkleri, Ermenileri, Kürtleri ve gün gelecek Alevileri de kullanmaya kalkacak. Ve zaten şu an da bunu yapıyorlar. Bu kavgadan bu dalaştan yararlanmaya çalışıyorlar. Bu ülkede hepsinin, Türk işçisinin, Kürt işçisinin hepsinin kurtuluşu sosyalizm ile gerçekleşecektir. Ama bu ülke de sol kendisini bir türlü bir yere koyamadı. Sol demek muhafazakar ya da dindar insanı reddetmek demek değil. Sol tam tersi, en ezileninden en dindarına en garibanına kadar tavır almaktır. Sol daha çok geri, karanlık alanlara, faşizme, daha çok burjuva baskısına karşı duruş sergilemesi gerekirken, günü kurtaran ve 3-5 olsun da benim olsun politikalarından uzak durmak gerek. Ama bu halk sabrı taştığında ne yapacağını çok iyi biliyor. Bunu Gezi’de Ankara’da çok iyi gösterdi.

 

Ben sol sosyalistlerin en azından aynı siyasal alanlarda birleşmeseler de mücadele alanlarında birleşmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

Birleşik Haziran Hareketi’ni destekliyorsunuz o halde?

 

Tabii ki, Haziran Hareketi bu ülkede ÖDP, KP, TKP birçok siyasetin bir araya gelerek mevzii olarak kullandığı bir duruş. Ama bu kadarıyla kalmaması lazım. Bütün solu, sosyalistleri bir araya getiren çalışmaların devamı lazım. Politik halk örgütlerinin kurulması lazım.

 

Başkanlığını yaptığınız Ovacık’ta baskılara rağmen halktan destek görmeye devam ediyor musunuz?

 

Zaten toplumun psikolojisine bakmak lazım. Toplumun tamamı birbirinin arkasına takılmaz. Bu sürü psikolojisi olur. Muhalefet yapan da eleştiren de ve birlikte yürüyen iyi bir kitle ve destekleyenler de var. Sistem yarattığı algı ile insanların o korkularını büyütme çabası ile politika yürütüyor. Ama 40 yıldır Ovacık ve Ovacık halkının da o direnen ve onurlu duruşu devam ediyor. Devam da edecek.

 

Peki siz komünist bir başkan olarak Suriyelilerin Türk vatandaşlığına alınması tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun Erdoğan’ın başkanlık sevdasına katkısı olacağını düşünen ve aynı zamanda ülkenin demografik yapısının bozulabileceği endişesini taşıyanlar sizce haksız mı?

 

Dünyanın hiçbir yerinde kimsenin ülkesi olmaz. Yaşadığı topraklarda insanlar, yaşadığı alanı kendisine ait olduğunu düşünerek orada üretimini, orada yaşamını ve mücadelesini sürdürecekse bir yerin vatandaşı olmasında bir mahsur yok. Bundan da hiç kimsenin korkmasına gerek yok. Çünkü canlıyız ve bir coğrafya üzerinde yaşamamız lazım. Bugün Suriyeliler bize gelebilir ve biz oraya gidebiliriz. Ancak şuna dikkat etmek lazım; Gönlü ile bir ülkeye giderek orada yaşamak için başvurursa bunda hiçbir sorun yoktur. Ama bir savaş neticesinde ve o savaşın da bir parçası olan insanları evlerinden yurtlarından edip toplu bir şekilde bu ülkenin vatandaşı yapmak istiyorsan bunda başka bir şey vardır. Gelecek ile kaygıları vardır. Halk bunun farkına vardı ve uyandı. Halk uyanınca da kayıplarını bu şekilde telafi etmeye çalışıyor. Suriye halkı çıkıp gönlünce bu ülkenin vatandaşı olmak istiyorsa başımızın üstünde yeri var. Olmalıdır da. Ama sen bu bombaların bir parçasısın. Türkiye de Suriye’deki savaşın bir parçası. Rusya da bir parçası, emperyalist devletler de. Suriye halkına zulüm ettiler, yok ettiler, birbirlerine düşürdüler. Orada Süryanileri, Kürtleri, Alevileri, Arapları hepsini birbirine düşürerek göç etmeye zorladılar. Bugün burada onlar 300-500 TL ile açlıkla baş başa bıraktılar. Dilenmeye zorladılar. Sen bu halka burada da zulüm edip sonra vatandaşlık dersen bunun adı ihanet olur.

 

Teşekkür ediyoruz başkanım. Son olarak ada halkı için bir şeyler söylemek ister misiniz?

 

Bozcaada halkı sıcak kanlı bir halk, kapıları hep açık misafirlere. Ve ada halkı gülen bir halk. Gördüğüm her insan birbirine selam veriyor. Bu sıcaklık bir kütür haline gelmiş. Umarım bozulmaz.

 




Bu haber 9218 defa okunmuştur.

Bozcaada Simyon Bozcaada Pide Salonu

YORUMLAR

aydan akgezer
09-07-2016 10:54:00

Sayın Mehmet Fatih Maçaoğlu ile yapılan ropörtajı zevkle okudum.rnTeşekkür ederim.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

bozcaada  bozcaada

bozcaada
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
SON HABER YORUMLARI
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR HABERLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
 YUKARI
   
Otomatik olarak 5 saniye sonra kapanacaktır. Reklamı kapatmak için TIKLAYINIZ