Uzun yıllardır Bozcaada’da yaşayan ve Bozcaada için birçok konuda çalışmaları bulunan ünlü yazar  Prof. Dr. Haluk Şahin, imar planının revize edilmesi ile ilgili olarak emekleri olduklarını söylediği Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz, Kaymakam Abdulgani Mağ , ada halkı ve çevre gönüllülerine de teşekkür etti.  Şahin planın revize edilmesini güzel bir gelişme olduğu vurgusunu yaparken ayrıca rantçıların kapıdan çıkıp bacandan girebileceklerinin uyarısını da yaptı.

Prof. Dr. Haluk Şahin’in Yurt Gazetesi’ne yazdığı köşenin tamamı aşağıda

Kötü haberlerden gına geldi  değil mi? İşte size bir iyi haber:   
Bozcaada’yı baştan aşağı betonlaşmaya açarak mahvedecek olan imar planı baştan aşağıya değiştirilmiş.  Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce vermiş bu müjdeyi. Yapılaşma açısından daha muhafazakar olan eski plana geri dönülüyormuş büyük çayta. Tarım alanlarının korunmasına daha fazla özen gösterilecekmiş. Bozcaada’nın Güney’inde, şimdiki kasabanın iki katı büyüklükte bir uydu kasaba kurma fikrinden de vazgeçilmiş oluyor, Akvaryum Koyu kurtuluyor. Diğer koylar da.

Bu  haber yalnızca içeriği dolayısıyla değil, oluşum biçimi dolayısı ile de sevindirici.  Bozcaada’nın betonlaştırılması planına karşı büyük bir tepki gösterildi. Bu tepki yalnızca adalılarla sınırlı kalmadı, Bozcaada’ya sık sık gidenlerin yanısıra, oraya bir gün gitmeyi hayal edenlerin de desteğini kazandı. Bunlar arasında medya/gösteri dünyasından insanların bulunması itirazın sesinin yüksek çıkmasını sağladı. 
İlk haber Hürriyet gazetesinde manşet üstünde çıktıkan sonra Çevre Bakanı Güllüce’nin de şaşırdığı “Allah Allah, ne ver bu Bozcaada’da?” diye sorduğu söylenir. Konuya gösterdiği ilgi nedeniyle Hürriyet’i kutlamak gerekir.  Bu arada, gazetemiz Yurt’un da bu konuya özel bir duyarlık gösterdiğini kaydedelim.

Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a: Ada’nın yeni Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz ile genç kaymakamı Abdülgani Mağ canla başla çalıştılar. Bozcaada’lılar, yerlisi ile yazlıkçısı ile, Çanakkale Çevre Müdürlüğünü itiraz diilekçesi yağmuruna tuttular. Binlerce dilekçe verildi.  Pankartlar hazırlandı. Yürüyüşler yapıldı.  Forumlar düzenlendi. 
Ve sonuç alındı.

***

Bu karara sevinmeme rağmen, Bozcaada’nın Türkiye’nin Ege kıyılarına bir ahtapot gibi sarılmış olan betonlaşma ve bayağılaşma tehlikesinden kurtulduğunu sanacak kadar  saf değilim.   Rant iştihasının ve vandallık dürtüsünün ne kadar kuvvetli olduğunu biliyorum.  Kapıdan giremedilerse bacadan girmeye çalışacaklarını, duvarlardaki çatlaklardan sızacaklarını biliyorum.

Bozcaada gibi özel yerlerin günde 24 saat koruma altında tutulması gerektiğine inanıyorum.
Soru şu:  Adayı neye göre koruyacağız?  Hayalimizdeki “güzel ada” imgesi nedir? Önce bunun belirlenmesi gerekir.  Yoksa herkes kendisine göre korumaya kalkarsa ortaya yamalı bir bohça çıkar.

Bu kural her yer için geçerlidir ve Bozcaada bu açıdan talihlidir. Bozcaada (Tenedos),  çağlar boyunca,   Ege ve Akdeniz’in en güzel üzümlerinin yetiştiği, en güzel şaraplarnın yapıldığı yer olagelmiştir:
Bazı üzüm türleri olgunlaşma döneminde hem güneş ışığı isterler hem de serinlik. Bitip tükenmez yaz poyrazlarıyla Bozcaada böyle bir yerdir. 

Bozcaada soğuk denizi ve sert rüzgarlarıyla bir deniz-kum turizmi yeri değildir. Bir Bodrum ya da Mikonos olamaz. Ama isterse Toskana, Provence, Napa gibi  bağcılık-şarapçılık turizmiyle tüm dünyada göz kamaştıran bir yer olabilir.  Korunmuş doğası ve mimari yapısı onu daha da çekici hale getirecektir.
Herodot’un “Tanrı Bozcaada’yı insanları uzun ömürlü olsun diye yarattı” dediği söylenir.  Bence bu bir yakıştırmadır.  Ama Tarih’in babasının şöyle diyebileceğine şüphem yok:
 “Tanrı Bozcaada’yı bağcılık şarapçılık turizminin parlayan yıldızı olsun diye yarattı!”