Bugun...
Canım Ada, Memet Ada


Serkan İlik
serkanilik@gmail.com
 
 

“Ada”yı ‘adada’ tanımayan pek yoktur ve herkesin sevgili kardeşidir o. Hayatının ilk 6 buçuk senesine sığdırdığı mücadelelerden arda kalanlarla annesi ve babası ile muhteşem hikâyeler yaşadı.  

Sonrasında ise bir daha hiç konuşamasa da, yürüyemese de ve kafasını yastıktan bir daha kaldıramasa da bilenler yine iyi bilir; Ada yine direne direne annesi ve babasıyla ve onu sevenlerle birlikte sık sık gülümsemeyi, gözü ile “Şu an çok mutluyum” demeyi elden bırakmadı.

Bu kez adadaki sorunlarla, siyasetle, projelerle ilgili bir konuda yazmayacağım. 

Bu kez Ada’nın ve annesi Azize abla ile babası Levent abinin hikâyesinden bahsetmek istiyorum “3 Aralık Dünya Engelliler ve Farkındalık Günü”nde. 

* * *

Sevgi, direniş, emek, vefa ve umudun birlikte acıyı alt ettiği bu hikâyenin başkahramanı Ada’nın öyküsü çocuk yuvasında başlıyor. İlk önce kısaca Ada Balkan’dan bahsetmek istiyorum. Ada dünyaya gelir gelmez bir hafta kuvözde kalıyor, 1 haftanın ardından da çocuk yuvasına veriliyor.  

Ada’nın biyolojik annesinin yaşı Azize ablaya göre 12, Levent abiye göre 16 imiş. Yani  çocuk yaşta birinin çocuğu olarak dünyaya gelmiş Ada. Hikâyenin bu kısmına çok değinmek istemiyorum. Ada 33. haftada biraz erken geliyor dünyaya. Tabii annenin gebeliğinden haberinin olup olmaması, gebelik sırasında beslenmesi, doğum sonrası anne sütü, bağışıklık sistemi Ada’nın yaşam mücadelesine başlaması açısından çok önemli idi. 

 

Ama yürekleri sevgi dolu Azize abla Levent abi için Ada’nın hikâyesinin nasıl başladığı, cinsiyeti, rengi, nasıl dünyaya geldiği, hiç umurlarında değildi ki geçmişi ile ilgili bilgileri de hastalığının ardından öğrenmek durumunda kalmışlar.

Ada 11 aylıkken İstanbul’da çocuk yuvasında kaldığı o 2005 Mayıs’ında kızamık virüsü kapıyor. Sonrasında 44 gün devlet hastanesinde tedavi gördükten sonra iyileştiği söylenip yuvaya tekrar gönderiliyor. Azize abla ve Levent abi de Ada’yı 14 aylıkken evlat ediniyorlar.

 

Bu arada ne yazık ki Ada’ya 26 Mayıs’ta kızamık virüsü bulaşmasa 24 Haziran’da kızamık aşısı olacakmış. Bozcaada’da da bazı kişiler kulaktan dolma bilgiler ile Ada’nın aşı sonrası hastalandığını düşünüyor hâlâ.

 

Ama Azize abla ve Levent abi tam tersi bu hikâye ile aşıların ne kadar önemli ve hayati olduğunu da vurguluyor.

 

Neyse Ada’nın o yuvada kızamık olduğunda 0-2 yaş arasında 102 çocuk daha hastanelerde yatmış. O 102 çocuktan da sadece 4 çocuk SSPE’li oluyor. O 4 bebekten 2’si melek olmuş, birinin de annesi vefat etmiş, şimdi teyzeleri bakıyor, bir diğeri de Memet Ada Balkan.  

 

Şimdi gelelim Ada’nın Azize abla ve Levent abi ile hikâyesine. Azize abla ve Levent abi yurda başvurduktan 1 sene sonra evlat ediniyorlar Ada’yı.

 

Azize abla… Azize abla tanıdığım-inandığım nadir gerçek solculardan ve daha lise yıllarında Türkiye’nin bağımsızlığı uğruna sokaklarda, mitinglerde mücadeleye katılmış, hapse atılmış, günlerce ağır işkenceler görmüş, bedeller ödemiş güçlü bir kadın. Maalesef gördüğü işkenceler yüzünden çocuk sahibi olmasına da tıbben imkân olmamış. Hatta  haberlerde görmüştüm, Tarık Akan’ın “Anne Kafamda Bit Var” isimli kitabında bahsettiği gencecik kızlar, Azize abla ve arkadaşları imiş. Hatta Azize ablanın, polis şiddetinden kaçarken tesadüfen Tarık Akan’ın evine sığındıkları hikâyesinin ardından Tarık Akan’a da saygım çok daha artmıştı.

Levent abi… O da öyle sol geçmişi güçlü olan, zekâsına ve bilgeliğine hayran olduğum, sevdiğim bir abim. Levent abi ile bazen konuşurken verdiği bir cevap ve örnek ile kalakalıyorsun. Çok da iyi bir avukat aynı zamanda. Ne zaman adli bir olay yaşasam ilk önce beni arayanlardan, desteğini esirgemeyenlerden biri benim için Levent abi. Bu arada sosyalistliğinin yanında anarşizme de büyük sempati besler. En son konuştuğumuzda “hangisi daha ağır basıyor?” demiştim, o da “Hangi çocuğunu daha çok seviyorsun gibi bir soru bu” demişti Levent abi. 

 

Bu arada adadaki 77 katliamında katledilen adalı hemşire Kıymet Kocamış’ın hikâyesini yeniden ortaya çıkartıp, adadaki mezarını yapan ve o günden bu yana hâlâ adada 1 Mayıs kutlanmasına ve Kıymet Kocamış’ın anılmasında çok büyük emeği var.

Azize abla ve Levent abi birbirini çok severek evlenmişler. Azize ablanın gördüğü işkencelerden dolayı çocuğu olmaması nedeniyle en son evlatlık edinmeye karar veriyorlar ve dediğim gibi 14 aylık iken Ada ile hayatlarını birleştiriyorlar. 2000’li yılların başında Ada ile Bozcaada’ya yerleşen Azize abla ve Levent abi, Ada’ya ‘Ada’ ismini vermeleri sadece Bozcaada’ya olan sevgilerinden değil. ‘Ada’ aynı zamanda sessizlik, ıssızlık ve yalnızlıktı ki; Ada öyle geliyor dünyaya. 

 

Ada 6 buçuk yaşına gelene kadar çok güzel günler yaşıyorlar. Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz, “Tam bir ada çocuğu. Zeki, fırlama sarı saçlı, eğlenceli bir çocuktu Ada”. Ben de iyi hatırlıyorum, Memet Ada Balkan çocukluk yıllarında hakikaten çok zeki, eğlenceli ve aykırı bir çocuktu. Sarı saçlı, mavi gözlü, zeka küpü ve tam fırlama ada dadası idi Ada. Daha o yaşlarda Cem Karaca, Kazım Koyuncu dinleyen bir çocuktu. Bazı hareketleri ve cevaplarıyla sadece ailesini değil öğretmenlerini de şaşırtıyordu Ada.

Maalesef Ada 6 buçuk yaşında, anaokuluna giderken kızamık virüsü nedeniyle yatağa bağımlı hale geldi. Tabii öncesinde belirtiler, anlam verilemeyen davranışları sebebiyle birçok kez doktora götürülüyor ama sebebi kolay bulunamıyor. Azize abla anlatmıştı, yatağa bağımlı hale geldiği son gün son sözü, elindeki kalemi tutamayınca “Anne bana ne oluyor, neden kalemi tutamıyorum” oluyor. Yerde bir anda nöbet geçiren Ada’yı bu halde hastaneye geldiği günü o dönem hastanede doktor olan Hakan başkan da iyi hatırlıyor.

 

Acilen Sahil Güvenlik ile sevk edilen Ada’nın bu kez kızamık virüsüne bağlı SSPE’li olduğunu doktorlar bu kez açıkça söylüyorlar Azize ablaya ve Levent abiye. Bundan sonra Ada’nın bakıma muhtaç olacak, kısa bir süre sonra yatalak hale gelecek ve ortalama 15 yaşına kadar yaşayabilir diye. Hatta o şaşkınlıkla Azize abla “Ama Ada’nın okulu var, okulu ne olacak?” diye soruyor doktora. 

 

Ama maalesef kısa bir süre sonra o güzel çocuk Ada yatağa bağımlı hale geliyor. Ve Azize abla ve Levent abi bir yandan Ada’ya en iyi şekilde bakarken bir yandan da SSPE’li diğer aileler ile birlikte bu hastalıkla mücadeleye katılıyorlar. 

 

Bu arada birkaç sene önce ise Azize abla ile Levent abi ayrılıyorlar. Ada, Azize abla ile yaşamaya başlasa da Levent abi her fırsatta Ada’yı görmeye geliyor, Ada’yı alıp teknesine, Ada için yaptığı bisiklete, motora binip çok güzel vakitler geçiriyor.

 

Azize abla da herkesin “Bu kadın cennetlik” dediği kadar öylesine güzel, öylesine ilgi ve şefkatle baktı ki Ada’ya hakikaten kelimeler anlatmaya yetmez. Ada yatağa bağımlı bir hastalığı olsa da Azize abla onu her yere, her ortama, her güzel anlara birlikte götürdü. Ada ayağa kalkamıyor, konuşamıyor, kendi başına yemek yiyemiyordu belki ama o durumda bile Ada, Azize ablaya hep gülümsedi, hep o gözleri ile mutlu olduğunu söyledi. Ki dediğim gibi Ada bizlere de, onu sevenlere de gülümsemesini hiç ama hiç eksik etmedi.

 

Maalesef Ada 63 gündür yoğun bakımda hayat mücadelesi veriyor. Bu kez bilinci de yerinde değil ve hiçbir tepki vermiyor. Ama bugün duydum ki doktorları, “Hiç beklemiyorduk ama Ada hâlâ direniyor” diyormuş. 

 

Ben Ada’ya Grup Yorum’dan “Büyü” şarkısını söylerdim. Her çaldığımda da Ada hemen gülümsemeye başlardı. 17 yaşında yaşı büyültülerek asılan Erdal Eren için yazılan bu parçanın son kıtasında da “Büyüyüm de 17’ine geldiğinde baban sana idamlar alacak” sözleri var. 

 

Ada’nın yoğun bakımda olduğunu bilmiyordum ve bu yaz yoğunluktan Ada ile görüşememiştim. Geçen ay hal-hatır sormak için aradığımda söyledi Azize abla, Ada’nın yoğun bakımda olduğunu. Durumunun kötü olduğunu söyleyen Azize abla, “Serkan neye üzülüyorum biliyor musun, Ada 17 yaşına geldi, keşke bir kere daha sen çalabilseydin de Ada dinleyebilseydi” dedi. 

Bunun üzerine Hasan arkadaşım ile uzun bir süre sonra bağlamayı elime aldım ve Ada için çaldık ve söyledik “Büyü” şarkısını. Bu arada Kaymakam Bahar hanım da eşi ile birlikte ziyaret etmiş Ada’yı Çanakkale’de. Çok iyi yapmış Kaymakam hanım. 

 

Azize abla da, Levent abi de iki aydır Çanakkale’de Araştırma Hastanesi’nde, Ada’nın direndiğine şahit oluyorlar gene. Ben de direnmeye devam eden Ada’ya çaldığımız söylediğimiz bu türküyü armağan ediyorum, gücüne güç, direncine direnç katması için.

Ve bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, adamızda aynı Azize abla, Levent abi gibi sevgi, emek ve mücadele ile engelleri aşan aileler var. Durmuş ailesi, Bahar&Salih Azır çifti, daha geçen sene yol arkadaşı annesi Pakize teyzeyi kaybeden İsmail abi gibi birliktelik örnekleri… Bir yandan artık duymaya, görmeye takatimizin kalmadığı iğrenç haberler ile yaşarken Ada gibi kardeşlerimiz, Azize abla ve Levent abi gibi iyiler için sevgi, dayanışma ve empati ile engelsiz yaşamı hep birlikte inşa edebilecek gücümüzün olduğunu da unutmamak dileğiyle.

 



Bu yazı 8384 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
Bozcaada Bağcılığı
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

Adada zincir market açılması konusunda ne düşünüyorsunuz?


 YUKARI