AİT OLMANIN KÖKLERİ
“İnsanlık; var olduğundan beri hep bir arayış içindedir” denir. Zaman geçtikçe nesillerin üzerinden, her yeni zamana doğmuş nesiller geçmişini ve köklerini arar. Ait olmadığını hissettiği bir yerde yaşıyorsa eğer, ait olduğunu düşündüğü toprakları ve köklerini arar.
İnsanlığın kökleri üzerine, bilinen tarih boyunca sayısız araştırma yapılmış, sayısız kitap, dergi, makale yayınlanmış, sayısız film ve belgesel çekilmiştir. Bu noktada, Prometheus efsanesini okumanızı öneririm.
Günümüzde ise ait olmak kavramı daha çok yaşadığımız yerle sınırlandırılıyor gibi. Eskiden insanlar köyüyle, kasabasıyla tanınırken, yakın zamanda, 80’ lerin sonu 90’ların başlarına denk gelen çocukluğumuzda mahallemizle tanınırdık. Şimdiki nesillerin “bizim mahalle” bizim sokak” gibi kavramları pek bildiğini sanmıyorum zira son yıllarda –her ne kadar espri mahiyetli olsa da- “toplu konut çocuğu” gibi bir kavram ortaya çıkmış durumda.
Farklı bir şeydi herhangi bir mahalleli olmak. Aşağı mahalle-yukarı mahalle kavramları vardı. Bozcaada’ da ki Türk mahallesi – Rum mahallesi gibi. İki tarafın çocukları arasında ufak bir çekişme her daim olurdu. Amiyane tabirle “kapaklar attı mı”, taraflardan biri diğerini mahalle maçına çağırırdı en fazla. Kavgalar bile oyunlaydı. Çünkü köklerimizde düşmanlık yoktu. Olmamalıydı da çünkü biz aynı toprakların insanlarıydık.
Cümlemi –di’ li geçmiş zamanla bitirmek doğru olmadı sanki. “Aynı toprakların insanlarıyız” demek daha doğru. Çünkü bu toprakları hala gerçek kadim sahipleriyle paylaşıyoruz. Bu ait oluşun da asıl köklerini diken Kyknos’ un oğlu Thenes, bu adaya düştüğünde, mitolojisine göre kendisini yaratan ve bu kaderi kılan Prometheus’ a şükranlarını sunmuş mudur acaba?
Sunmuş olmalı ki; kadim sahiplerince Tenedos, bizlerce Bozcaada; birkaç gün sonra, üst üste ama birbirinden çok farklı iki bayramın birlikte kutlandığı yer olma lütfuna erişecek. Bir bayramın iki ayrı mahallede kardeşçe kutlanması gibi. Kökleri burada olan, binlerce yıllık bağlarını bize miras bırakarak belki de “yine geleceğiz” demek isteyen Rum dostlarımız Aya Paraskevi yortusunda (Rum Bayramı), köklerini, geçmişini, yaşlılarını anacak ve arayacak. Onlara dualar gönderecekler. Ve sonra biz, mübarek ramazan ayının bitiminde bayramımızı kutlayacağız. Biz onların bayramına katılacağız, onlar bizim bayramımıza. Eskiden, çok eskiden olduğu gibi belki de. Ama bu kez yeniden.
Köklerimizin mimarları olan, ait oldukları bu topraklarda bıraktıkları en büyük miras olan beraber yaşamayı bize yeniden hatırlatacak olan atalarımız, yaşlılarımız, büyüklerimiz; o gün geldiğinde burada olabilselerdi, eminim “çok şükür, iyi ki buralıyım. İyi ki buraya aitim” derlerdi.