Dr. Hakan Can Yılmaz’dan Başkan Mutay’a Cevap!

Bozcaada Belediye Başkan adayı Dr. Hakan Can Yılmaz, Çanakkale’de Bozcaadalılara hitaben yaptığı konuşmada kendisine sert eleştiriler yapan Başkan Mustafa Mutay’a yanıt verdi:

“Sayın Mutay, istese, pek tabii, Sağlık Merkezi’nin ihtiyaçlarına el uzatabilirdi. Ama bunu yapmadı. Halkımız şunu biliyor ki ben başkan olduğum zaman kimseden bir davet beklemeden herkese her türlü destek vereceğim. Kimsenin beni aramasını beklemeyeceğim.”

Bozcaada’da yerel seçim çalışmalarına hız veren başkan adayları birbirleri hakkında sert ifadeler kullanmaya başladı. Önceki gün Çanakkale’de Bozcaadalılara seslenen Belediye Başkanı Mustafa Mutay, CHP’nin başkan adayı Dr. Hakan Can Yılmaz için; “Sayın doktorumuz ‘Başkan bize bir kere bile gelip bir ihtiyacınız var mı diye sormadı’ şeklinde bir laf etti. Sayın doktorum sen neden o koltukta oturuyorsun. Seni oraya ne yapmak için görevlendirdiler. Senin işin oradaki sağlık ocağının sorunlarını çözmek değil miydi?” diye sormuştu.

Bozcaada Belediye Başkan Adayı Dr. Hakan Can Yılmaz’ın gönderdiği yazılı açıklama;

“Sayın Mutay’ın konuşmamıza verdiği cevap aslında beni hiç şaşırtmadı. Çünkü bana vuracakları tek yerin bilinçli olarak gündeme getirilmek istenen ‘sağlık merkezi binasının ve çevresinin bakımsız olduğu, bunun sorumluluğunun da bana ait olduğu’ savıdır. Oysa, biz canımızı dişimize takarak 24 saat boyunca her gelen vatandaşımızı ailemizden biri gibi karşılayıp tedavi ettiğimiz en iyi bilen kişi herhalde Sayın Başkan’dır.

Bizim kastımız ne binanın dış bakımı, ne de boya-badana. Biz diyoruz ki, Sağlık Merkezi’nin cihaz ve ekipman ihtiyacı yok mudur,  tabii ki vardır. Bütçesi olmayan, tüm ihtiyaçları tamamen İl Sağlık Müdürlüğü tarafından karşılanan bir kurum olduğumuzdan dolayı, tüm eksiklikler tarafımızdan birçok kez müdürlüğümüze iletilmiştir. Onlar da imkânlar çerçevesinde bize yardımcı olmuşlardır. Benim burada göreve başladığım 10 yıllık süreçte aslında birçok gelişme olmuştur. 10 sene önce burada röntgen çekilmiyordu.  Şimdi yaklaşık 6-7 senedir 24 saat röntgen hizmeti veriliyor. Laboratuar imkânları çok kısıtlıydı. Şimdi hem rutinde pek çok tahlil yapılabiliyor, hem de tam kan ve biyokimya hizmetlerinde haftada bir gün de olsa kan alınıp Çanakkale’ye gönderilmek suretiyle yine aynı gün 1 içerisinde internet üzerinden sonuç alınabiliyor. Görevden ayrıldığım tarih itibariyle de 24 saat acil sağlık hizmeti hala veriliyor. Tüm bunlar kişisel gayretimiz sonucu İl Sağlık Müdürlüğü’nün ve bu yıllarda görev yapmış kaymakamların sayesinde oldu. Özellikle görev yaptığım dönemdeki her 3 kaymakamın Sağlık Müdürlüğü’nün yetmediği durumlarda bize sağladığı ilaç ve sarf malzeme desteği unutulmaz hizmetlerdir.

Yeterli midir? Asla. Kim istemez ki adamızda tam teşekküllü bir hastane olmasın, uzman doktor olmasın, daha iyi hasta nakil araçları olmasın. Özellikle kış nüfusunun azlığı, hakkedilen sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda bir duvar gibi çarptı yüzümüze. Oysa 2 gerçek adası olan bir ülkede Bozcaada çok daha iyi sağlık imkanlarını hakkediyor. Yaşayan kişi sayısına değil, yerel gerçeklere dayanan merkezi yönetim sağlık politikaları gerekiyor bunları çözebilmek için.

Ama merkezi yönetimin yetersiz kaldığı noktada, yerel yönetimler devreye girmelidir. Bu, belediyelerin asli görevidir. Oysa bu dönemde belediye bu resimde hiç görülmemiştir. Hangi cihaz, hangi sarf malzeme, hangi ekipman desteği olmuştur, biri bana söylesin. Lütfen kimse ‘Bunları benden kimse talep etmedi’ kolaycılığına gitmesin. Dediğim gibi Sayın Mutay, bu Sağlık Merkezi’nin koşullarını gayet iyi biliyordu. İstese, pek tabii, bize el uzatabilirdi. Benim ısrarla söylediğim ve anlaşılmasını istediğim şey gayet basit. Ben sağlık merkezinin sorunlarına o kadar hakimim ki, görevi devraldığımızda – inanıyorum, mutlaka alacağız- kimse benden bir şey talep etmeden her türlü desteği vermeye hazırım ve vereceğim. Kimsenin beni aramasını beklemeyeceğim. Belediye sadece halka hizmet kurumudur. Bunun için sorunlara hâkim olmak gerekir, bilmek gerekir, icraat gerekir. Olayı boya-badana-sıva meselesine, ben nereden bileyim kimse söylemedi ki durumuna getirmek kolaycılıktır ve bizi gerçeklerden uzaklaştırır. Ayrıca ben önce doktorum. Benim öncelikli görevim ilçemdeki sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmeye çalışmaktır. Temel sağlık hizmetleri dışındaki her konu 2. önceliktedir.

Ayrıca benim o koltukta neden oturduğumu en son sorgulayacak kişi Sayın Mutay’dır. Ben o koltukta bir memur çocuğu olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olabildiğim için, idari görevimin yanında ayda 7-8 gece ertesi gün izin kullanmadan nöbet tuttuğum için, herhangi bir sağlık probleminde her telefon açıldığında görevde olayım veya olmayayım herkesin yardımına koştuğum için ve görev sürem içerisinde kötü hava koşullarında bazen Sahil Güvenlik Botu’yla, bazen Akçansa Römorkörü’yle ve hatta bazen bir balıkçı teknesiyle anakaraya ulaştırarak hayatlarını kurtarıp sağlıklarına kavuşturduğum insanlar olduğu için oturuyorum.

Oysa ben hiçbir zaman Sayın Mutay için, söylenebilecek pek çok sebep varken,   ‘Neden o koltukta oturuyor’ gibi bir ifade, asla kullanmadım. Daha ilk röportajımda, kendisine hizmetlerinden dolayı teşekkür edeceğimi söylediğim bu seçim döneminde kendisinin bu ifadesi, en hafif deyimle etik olmamıştır.

Ayrıca koltuklar gelip geçicidir. Zamanı geldiğinde risk almak, daha genç ve daha heyecanlı kişilere koltukları bırakmak da bir erdemdir. Bu seçim sürecini polemiklerle geçirmek yerine yapacaklarımı anlatmak tercihimdeki duruşumu ısrarla koruyacağımı tekrar etmekle birlikte, beni en çok zorlamaya çalışacakları bu konuda  -ilk ve son kez – bana kendimi ifade etme şansı yarattığı için kendisine teşekkür ederim.”