“Bi Küçük” Güzelleme
Daha çekimleri başlar başlamaz yönetmeniyle, oyuncu kadrosuyla ve filmin asıl konusunun geçtiği yer olan Bozcaada ile sinema çevrelerinin gündemine sıkı şekilde oturan bir filmin yazısı bu. Bir güzelleme.
Bozcaadalı ve filmin çekildiği günlerde Bozcaada’da olan biri olarak vizyona girmesini nasıl sabırsızlıkla beklediğimizi hatırlıyorum. Bunun pek çok sebebi var; ama en önemlilerinden birisi, filmin yönetmen yardımcısının arkadaşım, dostum, dünyanın en güzel kalpli ve en çalışkan insanlarından biri olan Nihan Kahraman’ın olması.
Önceki günfilmi izledikten sonra kendisini tebrikime cevabında söylediği gibi, neredeyse bütün yaz doğru düzgün görüşemememize sebep olan bu film, tüm bu fedakarlıklara fazlasıyla değmiş.
İnternetin sinema filmlerine ulaşmak konusunda bize sağladığı kolaylıklardan fazlasıyla yararlanan, bu sayede A.R.O.G’dan bu yana sinemada film izlemeyen beni, yeniden salona çeken bir filmden bahsediyorum.
Kendi deyimiyle “aşık olmak için fazla neşeli” olan Eylül’le, hayatı “kendi çizgileriyle” sınırlı ama “renkli” bir genç adamın, Tekin’in (filmdeki adıyla Tek) gerçek manada sınırlı bir dünyada, bir adada “ne olursa olsun unutamayacakları” bir serüven yaşamaları ve Eylül’ün “Aşk mı bu?” sorusuna, “Eğer soruyorsan değil demektir” cevabını veren Tek’in “bi küçük meseleyi” çözme çabalarını duygusal bir sinema diliyle izliyoruz filmde.
Eylül’ün gelgitleri, Tek’in asla kendi olmaktan vazgeçmeyişi, tüm çekingenliğine rağmen sadece kalbinin yolunda ilerlemesi, Eylül’ün de “karşı koyamadığı bir duyguyla” onun peşinden gitmesi ve sonrasında olanlar, filmin bittiğinde beni 10 dakika koltukta çakılı bırakan etkisini, finale dek izleyicinin fark edememesini sağlayan zekice ve çok başarılı bir olay / hikaye örgüsü.
“Bi küçük” ipucu ile bitirelim yazıyı. Filmin başı ile sonundaki bağlantıyı çözebilirseniz, hikayeyi anlamanız daha kolay olur. Sinemayla bağınızı koparmayın ve Bi Küçük Eylül Meselesi’ ne mutlaka gidin.
İyi seyirler.