Hoşgeldiniz Bugün 05 03 2025
#

Sağlık hizmetlerinden yararlanmak herkesin hakkı

ada

 

(Yazarımızın bu yazısı mendirek dergimizin son sayısından yayımlanmıştır)

 

Sağlık hizmetlerinden yararlanmak herkesin hakkı

 

Mendirek bu sayısında sağlık dosyası açıyor.

 

Bu çok önemli bir gelişme adamız için. 2007 yılı ortalarında kendi sağlığım ile ilgili ciddi bir mesele olduğunu öğrendiğim zamana kadar bu konuda çok da düşündüğümü söyleyemem. Ancak ne zaman gerçekten bir sağlık kurumundan düzenli hizmet almam gerekti, o günden  sonra, bu meselenin ada için ne kadar önemli olduğunu anladım.

 

Herkesin sağlıklı hayat sürme, gerektiğinde tıbbi tedavi görme, koruyucu tıp hizmetlerinden faydalanma hakkı vardır ve bu devlet tarafından güvence altına alınmış bir hak olmak zorundadır. Her vatandaşın gerektiğinde bu ihtiyaçlarını giderebileceği sağlık merkezlerine ulaşabiliyor olması ve bu anlamda kendini güvende hissetmesi sosyal devlet sorumluluğunun bir parçasıdır. Bunun böyle olduğunu düşünmek elbette önemli ancak iş pratiğe dönüştüğünde, aslında bu şahane cümlenin içinin çok da dolu olmadığının örneğini ülkemiz için, adamızdan verebiliriz.

 

15 günde bir kan testleri yaptırıp, demir serumları almaya başladığımda, kronik böbrek yetersizliğinden muzdarip, yorgun vücudumu, Çanakkale’ye taşımaya başladım. Bir buçuk sene süren bu taşınmanın sonucunda 2009 yılında organ nakli olarak -bu da ayrıca konuşulması gereken çok önemli bir mesele- geçirip, sağlığıma yeniden kavuştum ancak kontrol altında olmam gerekiyordu. Kan testi, zaman zaman Ultrason, MR gibi görüntüleme yöntemleri kullanmak da gerekecekti. Bütün bunlar için o tarihten bu yana düzenli olarak Çanakkale’ye gidip gelmekteyim. Benzeri sorunlarından dolayı, yolları aşıp, çeşitli güçlükler içerisinde sürekli Çanakkale, Bursa, İstanbul’a gidip gelen kişileri tanıyorum. Bazı durumlarda tam teşekküllü bir hastaneye gitmek elbette gerekli. Ancak çok basit bir kan tahlili ya da Ultrason görüntüsü ile anlaşılacak bir durum için Çanakkale’ye gitmek hakikaten gereksiz. İmkânları el verip diğer şehirlere gidenlerin dışında hakikaten oturduğu yerde hizmet alamadığı zaman mağdur olan vatandaşlarımızın durumu ise herkesçe malumdur.

 

Üstelik yaz nüfusu ortalama 7000’lerde olan adamızın var olan koşullarla, iyi niyetli sağlık personelinin gayretiyle hizmet verdiğini düşünmek sadece bir tevazu olabilir.

 

Günümüzde kan tahlili yapmadan, görüntülü inceleme olmadan bir tespitte bulunup, teşhis koymak doktorlarımız için mümkün değil. Bozcaada’da doktorlarımız -haklı olarak- hastayı riske etmemek için en yakın hastaneye göndermek zorunda kalıyorlar.

 

Bu durumda ada gibi özel koşulları olan, ulaşımı sorunlu bir yerde oturan vatandaşların sağlık hakkından faydalanabildiğini kim iddia edebilir? Bazen basit bir teşhis bile konulamazken bazen çok ağır bir sorun fark edilemeyebiliyor!

 

Bozcaada’mızda oturan emekli bir hemşire ablamızın dediği gibi, rotasyon bir çözüm olabilir. Nüfusu yetersiz görülüyor ise ada olmasının özel koşulları dolayısıyla en azından bir dâhiliyeci, modern bir laboratuar hepimizin hakkı.

 

Kadro açıldığı takdirde, bu laboratuar için gerekli altyapıyı ada gönüllülerinin oluşturacağından zerre kuşkum yok.

 

Ben hala Çanakkale’ye gidip testlerimi yaptırıp, sonuçlarını bir daha gitmemek için bazen telefonla öğreniyorum. Israrla adada yaz kış yaşayıp, tercihimin getirdiği sorumlulukları yerine getiriyorum. Ancak sadece sağlık sebebiyle kış aylarını adada geçiremeyenler hiç azımsanacak sayıda değil. Ayrıca, gidemeyecek aileler, yaşlı ve çocuklarımız için bu külfetten kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

 

Bir de güzel bir konu paylaşmak istiyorum.

 

Bu ay 12-13-14 Eylül tarihlerinde Bozcaada Yerel Lezzetler Festivali düzenlenecek. İlkinden itibaren çok heyecanlı ve güzel geçen festivalimiz bu yıl ilave etkinliklerle daha da keyifli hale gelecek. Suzan Kardeş konseri, Midilli’den gelecek sanatçıların konseri, Zübeyde Hanım Parkında “Bir Küçük Eylül Meselesi” filmi gösterimi gibi etkinlikler, okulun bahçesindeki tadım etkinliği ve restoranlarda adaya özgü menüleri, ada şarapları eşliğinde uygun fiyatlarla tatmak gibi alternatif ve güzel seçenekler var. Bütün bu etkinlikler içerisinde oldukça keyifli zaman geçireceğinizden kuşkum yok. Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği bu etkinlikle çok güzel bir işe imza atıyor.

 

30 Ekim – 2 Kasım tarihleri arasındaki Ekolojik Belgesel Film Festivali için ise yerinizi şimdiden ayırmalısınız derim. İlki düzenlenecek olan bu festival için başvuran 200 film arasından 50 adet seçilerek adada bu filmleri izlemek olanağı sağlanacak. Şimdiden heyecanla bekliyoruz.

 

Türkan Çim Işık


Yorum Yap